30 Ekim 2011 Pazar

TREND RAPORU | Kutu Kutu Pense Çantaya Dönsee


Bu yaz başlayan, şu an inanılmaz moda olan ve son moda haftalarından gördüğümüz üzere önümüzdeki yaz sezonunu da garantileyen kutumsu çantalardan edinmek için daha ne duruyoruuz:)

29 Ekim 2011 Cumartesi

MODA ve SANAT | My Week With Marilyn




Uzun zamanır heyecanla beklediğim "My Week With Marilyn" filminin fragmanını paylaşmak istedim. Bir ara Scarlett Johansson bu rolü alacak diye ödüm kopuyordu ama bir efsanenin hem de ilk defa böylesine kanlı canlı canlandırılacağı bir filmin hakkını verecek mükemmel bir isimde Michelle Williams'da karar kılınmıştı. Doğrusu VOGUE çekimlerinde her zerresiyle Marilyn'le bütünleşmiş olduğunu gördüğümüz Williams fragmandan da izliyoruz ki çok isabetli bir kararmış. İşte Marilyn...



[Görseller: vogue, rarepics]

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN



Hiç bir şey, ama ne olursa olsun hiç bir şey, Cumhuriyetimizi; kısacası bugünümüze, şu anımıza, sahip olduklarımıza bizi kavuşturan Cumhuriyetimizi kutlamamıza, anmamıza, hatırlamamıza engel olamaz! Bugün her dertte ve tasada "bir" olmamızı sağlayan Cumhuriyet uğruna akan kanlara ve canlara layık olmak için boynumuzu bükmüyor, kimsenin iznini beklemiyor, kortejimizi, törenimizi, şerefimizi "iptal" etmiyor, bayramımızı şerefle kutluyoruz! Bugün okullarda Cumhuriyetini kutlaması engellenen çocukların Cumhuriyet gibi şerefli, güzel anneleri elbet onlara bugünü bayram gibi yaşatacaktır. Bayram da Cumhuriyet de bu milletin.
ONURLU BAYRAMIMIZ KUTLU MUTLU OLSUN.

28 Ekim 2011 Cuma

Styleboom 2. Sosyal Medya Ödülleri'nde

Bu sene ikincisi düzenlenen SOSYAL MEDYA ÖDÜLLERİ'nde "Bireysel Kategori"de STYLEBOOM da aday seçilmiş:) Çok güzel isimlerle bir aradayım pek keyiflendim. Bu sıkıntılı zamanlarda belki çok da yeri değil ama desteklerinizi beklerim sevgili Styleboomerlar. Oylama 30 Kasım'da sona eriyormuuş ve buraya tıklayarak oy verilebiliyormuş. Bu adaylığı bana verdiğiniz için çok ama çok teşekkürler ♥


27 Ekim 2011 Perşembe

STYLISH | Sayılarla Stil

Tam Roma yolculuğum öncesindeydi, artık Türkiye'de de yayınlanacak olan People Style Watch dergisinin ilk sayısı için benden "Sayılarla İpuçları" hazırlamama olanak sağlayan bir teklif gelmişti. Sonrasında ben işlere düştüm, bunu tamamen unutum, yayınlanıp yayınlanmadığından bile haberim yok o derece:) O zaman burada bari paylaşayım dedim. İşte her ne kadar genellemelerden hiç hoşlanmasam da en genel şekilde SAYILARLA Styleboom ipuçları:)


26 Ekim 2011 Çarşamba

KİTAP | 25 İkonik Kadından Vintage Stili

Biliyorsunuz "vintage" kelimesi ile epey haşır neşiriz son yıllarda, Vintage nedirden, nasıl seçilire kısımlarına yeni yeni girmeye, vintage butiklerini yeni yeni öğrenmeye başladık. Tabii bir de "vintage"a asla diyenlerimiz var, olabilir:) Ama şu da bir gerçek vintage artık sadece değerli bir ikinci eli değil bir "stili" de tanımlayan bir sıfat haline dönüştü.

Bu postun konusu ise bambaşka, "vintage style" konulu bir kitap:)

Vintage Style: 25 Iconic Fashion Looks and How to Get Them isimli kitap Amazon'da satışta. Kitap aslında günümüzün bir alışkalığını, dergilerin, blogların, insanların ünlülerin giyimini/stilini taklit ederek giyinme alışkalığını, yıllar öncesinin ünlüleri için nasıl uygulayabileceğimizi anlatıyor! Kısacası eskilerin ünlü yıldızlarının stilini uygulama rehberi gibi.

25 ikonik kadının giyiminden makyajına, saçına kısacası genel stiline nasıl kavuşabilirsiniz kilit bilgiler, ipuçları, renk skalaları hatta bu kadınların stillerinin günümüzde editoryallerle nasıl replike edildiğini gösteren örneklerle.

25 Ekim 2011 Salı

VAN

Tam ümidimi yitirmistim ki bir olma konusunda, bir baska felakatle hem sarsildik hem silkelendik milletce! Keşke olmasaydı ama oldu. Başta VAN ve çevresi uzun süre devam edecek büyük bir acının merkezinde.

Şimdi elimizden ne geliyorsa- bir SMS, bir kutu mama, bir şiş ve yünle örülmüş atkı ve bere- yapmanın tam zamanı. Hatta görüyoruz herkes de yapıyor ♥

Ben de buradan bilgilendireyim ve eksikler/yeni bilgiler için sizler de yorumlarınızla yönlendirebilirsiniz yardım yapmak isteyenleri.


22 Ekim 2011 Cumartesi

Ötekiler

Kutsal bir amaç için bir araya gelenler, o biraradalığı başkalarına hakaret etmek, zulmetmek, ezmek için kullanırsa önce o kutsala ihanet etmiş olurlar.


Şu son günler yeterince üzücü değilmiş gibi, bir de beni daha da çok sorgulamaya, sorguladıkça da umudumu yitirmeye sevk etti. Yo hayır terörün bitişi, dünya barışı, silahsızlanma, yavru balıkların avlanmaması, nükleerden vageçilmesi, kadın cinayetlerinin son bulması, küçük kızların zorla evlendirilmesinin kökten çözümü konularında değil. İnsanoğlunun "ayrımcı" zihniyetinin asla son bulmayacağı hakkında, asla kendi pencereleri dışında bir pencereden bakamayacağı, yerinden kalkıp da kafasını bile uzatamayacağı konusunda. Yani her sorunun başı konusunda.

Hadi şimdi mesela hepimiz evin, ofisin, okulun penceresinden dışarıda bir şey seçip ona bakalım. Sonra bir kat aşağı inip, bir kat yukarı çıkıp yine bakalım. Eğer bilmediğimiz bir şeyse o, her katta gözümüze farklı görünecek. Onu "bilmek" için, onu anlamak için dışarı çıkıp, yanına gidip, belki dokunup, konuşmamız gerek. Ancak o zaman nereden bakarsak bakalım onu görebiliriz, belki! Mesela bir portakal ne kadar yanlış anlaşılabilir? Oysa o bile 18. kattan mandalina sanılabilir? Ve bir portakalı mandalina diye itham etmek haksızlık!

Başımıza gelen bu felaketten önce bloga bir süre bir şeyler yazamayacağımı bir postla belirtmiştim, akabinde zaten her şey toz duman bir sabaha uyandık. Bazı bloglar keder içerisinde bloglarını ortak belirledikleri bir güne kadar kararttıklarını ve yayın yapmayacaklarını duyurdular. Zarifçe benden de destek istediler, ben de aynı zarafetle bunun bir ayrım yaratacağı endişesinden bahsedip katılamayacağımı belirttim ki zaten onu düşünecek halde de değildim. Haliyle saygı ile karşıladıklarını belirttiler. Ama...Kimisi

"özgür olabilirsiniz ama insan değilsiniz yazık"
"bugun blog derdine kosanlar! kisiliksiz ac insanlar"
"ülke yasta blogger roportajda"
"bunlarin tabutuna kirmizi bayrak serilmez"
"herkes bizim gibi milletini sevemiyor"
"vatan haini"
"bi tane bile twit atmadı Kürtçü bu"

bunlar gözümün önünde görebildiklerimin belki tamamı belki çok azı bilmiyorum, bilmek de istemiyorum çünkü bu kadarı bile fazla. Bunların hiçbiri bana söylenmedi ama yine de beni acıttı. Bu nefret söylemine, bu ayırmaya düşkünlüğe, bu parmakla gösterip çığırtkanlık yapmaya, yargısız infaz merakına sebep nedir?

"Yas"ta bu kadar laf yetiştirme, çemkirme, yas tutmuyorlar diye çetele tutma gücü nereden gelmektedir?

Bir tarafım tüm bu sözlerin yaşanan bu büyük ızdırap yüzünden bir anda ağızlardan kaçıverdiğine inanıyor; bir tarafım ise mağdur edildim, yanlış anlaşıldım demeden önce hızlıca twitleri silip, bir nevi geçmişi temizleyenlerin, yazdıklarını yazmamış gibi yapanların bu birlikteliği sadece içindeki nefreti kusmak için kullandığına inanıyor. Yok yine de ilkine daha çok ihtimal veriyorum, buna ihtiyacım var.

Evet öyle bir günde sezon cartını anlatan kişi seni rahatsız edebilir, sana bu bir vurdumduymazlık gelip kalbini ezip geçebilir, evet ondan nefret de edebilirsin, ama onu taşlatmak üzere işaret edip etmemen medeniyetini gösterir. Takip etmeyi bırakır, hayatından çıkarır, her hangi bir toplulukta dahi yan yana gelmemeye özen gösterir, bunu prensip edinirsin. Şahsen ben bir grubun topluca elem, sansür ya da adaletsizliğe uğradığı günlerde enerjimi onunla ilgili paylaşımlara veriyorum, öyle yapmayanları görünce burkuluyorum ama asla hakaret de etmiyorum, çünkü onun penceresinin özgürlüğü benim penceremin de özgürlüğünün teminatı! Üstelik insan psikolojisi hala sır, kimin neyi kaçış için, neyi unutmak için, neyi hiç sallamadığı için yaptığını bilemeyiz. Biz infaz memuru değiliz.

Kiminin Tanrı, kiminin enerji, kiminin bilinmez bir güç dediği şey bize uçsuz bucaksız topraklar, derin mavi sular, kocaman bir gökyüzü hediye etmişti hem de güzel bir paket içinde. Biz toprakları bitirdik, hep böldük, ötekinin payı daha az bizimki daha çok olsun istedik, gerekmese bile bir güç gösterisi niyetine sulara barajları diktik, kuşları havzalarından ettik, gökleri bizi taşımaya doyamayan uçaklarla deldik, çöpünüzü taşıyamayacağım deyince toprak ana, güldük, hepsini kompresle uzaya, yörüngeye yaşlı ve yorgun demeden aydedenin yanına yerleştirdik. Daha da fazlasını yaptık. Hepsini ama hepsini hayvanların elinden aldık çünkü bize yetmiyordu, mikroorganizmalardan çaldık çünkü yeni virüsler gerekiyordu.

Tüm bu tecavüzümüzün sonucunda bize hiç olmazsa güzel bir yenilik olsun kalmıştı: blogosfer. Çünkü insandık ve bir dünyada "birlikte" yaşamayı da özlüyorduk içten içe.

Kabloların ucunda, kabloların içinden geçen, eskisi kadar güzel olmayan bir dünya vardı ve sadece bir ekrandan ibaretti ama yine de çoooooooooooooooooooooook hem de çok uzun zamandan sonra bize "paylaşmayı", "paslaşmayı", "konuşmayı" hatırlattı. Yemek tariflerimizi aldık verdik, şu filme boşuna gitme dedik, aşk acısına merhem olduk, kim neyi arıyorsa "aman bana ne bee" demeden cevapladık, en güzeli de tanımadığımız insanlara her sabah "günaydın" demeye, her akşam "iyi geceler" demeye başladık. Bir sürü birbirinden farklı renkte, farklı ötüşte kuşlar olarak aynı ağacın dallarındayız. Bunu da bölmeyelim, bunu da pay etmeyelim çünkü bu sonsuz, çünkü hepimize kadar var:)

Bu post yoruma kapalı çünkü bu post kim ne düşünüyor diye değil, herkes birbirini düşünsün diye.

[İllüstrasyon: Mary Blair]

19 Ekim 2011 Çarşamba

...

En son 15 Temmuz'da yine büyük kederdeydik, burada yazmıştım duramamıştım . O vakit bu vakit, bundan önceki 20 yıldan fazla vakit değişen bir şey yok. Evlatlarla birlikte anneler ölüyor, anneler öldükçe annelerin ahıyla bu adı konmayan savaş daha da büyüyor.

KISA BİR ARA...

İş güç okul eksenindeki bazı durumlar yüzünden bu hafta sözünü verdiğim "üniversitede ne giymeli" postunu yapamadım ve yapamayacağım gibi görünüyor sevgii Styleboomerlar:(

Amaa şu ana kadar hazırladığım ipuçlarının yanına haftasonu boyunca yenilerini de hazırlayıp haftaya kessin yayınlıyorum:)

Bu postu da ABD'de Brown'daki eğitimini bırakıp yeniden İngiltere'ye dönmeye karar veren ve Oxford'daki ilk gününden bir kare yollayan Emma Watson'la bitiriyorum;) Bir üniversite öğrencisinin casual gereklerini baştan ayağa giymiş kendisi:)

Şimdi bana Pazartesi'ye kadar müsaade:)

17 Ekim 2011 Pazartesi

BOOMSNAP - III-



Soldan sağa saat yönünde nostalji...
  • Hepsi dünyanın bir tarafına dağılan muhteşem dostlardan mütevellit şahane çetemin, sanırım 10dan fazla seneme damgasını vurmuş biriciklerimin küçük bir kısmı. Biz bir aradayken kopmayan ortam olmamıştır, hatta silahlı kuvvetler üst kademesi bile:) Bu da işte öyle bir düğünden.
  • Kocimle kaçıp uzaklaştığımız bir yakın... Sapanca Richmond Nua, yenilenmenin enn keyifli hali:) Buraya gidince insanın uçankuşa, paparazziye bağlayası geliyor yalnız öyle de gizemli:p
  • "Madem spor salonundan uzak kaldık, pilatese evde asılalım" sabahlarından biri:) Gerçi epeydir ona bile vakit yok:(
  • Bolu'da kar altında girly poz:) 2 sene önce doğumgünümde yaklaşık 20 kişiydik galiba Bolu dağında bir oteli istila ettik:) Ankara ve Istanbul'dan hem de tipi altında yola çıkan arkidişlerim orada başbaşa doğumgünü kutlayacağımızı sanan bendenize çoook güzel bir sürpriz olmuştu ♥ ♥ ♥
  • One Love! Yaz demek festival demek, hemencecik geri gelsin:)
  • Çanakkale yolunda Hanımın Çitliği gibi bir çiftlik bulmuş ve dalmıştık. Büttüüüüüüüüüün bu kanola tarlaları beyindi:) Bahçesinde bir dolu cins köpeği, garajda bir sürü arabası hatta öyle eski retro olanlar dahil vardı. Bir an hakikaten Fikret Hakan kapıdan çıkıverecek sandım:)
  • M.A.C Tartan koleksiyon lansmanına ben de tartan elbisemle Victorian modda gitmiştim, tacım ve madalyamla:)) Hatta postu burada
  • Bir Taksim "Canım Ciğerim" gecesi:) Boool köpüklü ayran ve çöp şiş misss
  • Geçen yılın Bebek şenliği ganimetleri:) Biu Factory bonbonlarım ve hande Bilten seramik kelebek yüzüğüm hep birlikte Multitap dinliyoruz:)

14 Ekim 2011 Cuma

VAN MİNÜT: Moda Haftası Savaşları

Evet hanımlar beyler biz faniler daha yeni yeni bastıran soğuk havalarda "ne giysek"in, Sonbahar/Kış'ta "ne moda"nın, "çorap sezonu açıldı mı sence yeaaa"nın derdine düşmüşken; moda endüstrisinin ölümsüz Tanrıları taaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa gelecek Eylül'de gösterilecek İlkbahar/Yaz 2013'ün derdiyle çalkalanıyorlar.

Çalkalanmak hafif kaldı, savaş baltaları çıktı diyelim. Tehditler, nanikler, iğneleyici imalarla dolu güya arabuluculuk eden açık mektuplar, benim moda haftam senin moda haftanı döverler sanırım olayı kısaca özetler. Eh "military fashion" kaç sezondur trend, olacağı buydu! Peki neler oluyor?



11 Ekim 2011 Salı

TREND RAPORU | Topuklu Loaferlar

Öyle sanıyorum ki trend raporlarını baya seviyorsunuz sevgili Styleboomerlar, bu seferkini daha da çok seveceksiniz çünkü yanında hediyesi ile geliyoor ♥

Sezonun en hit trendlerinden biri de bildiğimiz hatta bizim kuşağın çoğunun ortaokul, liseyi içinde tamamladığı loaferlar:) Ama bu defa darklı, bu defa platformlu yüksek ökçeli olanları makbul:) Tabii ki her trendy aksesuar gibi yanına yeni trendleri de katarak, mesela bebe yakaları, mesela preppy yani kolejli kız stilini, topuklu loaferlar yeni sezonun vazgeçilmezlerinden biri olmaya aday!

10 Ekim 2011 Pazartesi

HEDİYE | Styleboom'un Şanslı Gelinine Sevilay Acıbucu'dan Gelin Makyajı

Hatırlayanlar olacaktır taaaa Haziran başında benim de gelin makyajımı yapan ve hala her ay istisnasız cilt bakımım için gerekirse İstanbul'dan kalkıp Ankara'ya gittiğim Sevilay Acıbucu ile gelin makyajının sırlarını anlatan bir söyleşi yapmıştım veee bir şanslı Styleboomera da kendisi gelin makyajı hediye etmişti:) İştee şanslı gelinimiz geçen ay evlendi ve makyajı için Sevilay Hanım'daydı!


BOOM'STYLE | Bumblebee



Yağmurlu bir Pazartesi'ye biraz sarı çalmak iyi olur diye düşündüm sevgili Styleboomerlar! Geçen perşembe ve Cuma üst üste 2 gün tv8'i puantiyeye boğdum, şööyle 1940'lara götürdüm getirdim:) Şaşırdılar:p Okan Bayülgen'in yeni kanalında haftanın 5 günü "Kraliyet Ailesi" programları içinde Cuma yayınlanan Medya Kralı için gittiğim kanalda bu duvarı görünce poz vermesem olmazdı! Daha fazla fotoğraf, detaylar ve markalar tabii kiiiiii BOOM'STYLE 'daaa!

9 Ekim 2011 Pazar

KOLEKSİYON | Zeynep Tosun İlkbahar 2012 Paris'te

Styleboom takipçileri nasıl büyük bir ZEYNEP TOSUN fanatiği olduğumu bilirler ♥

Özellikle 3. hazır giyim koleksiyonu ile gönlümde taht kurmuş, üstüne sürekli daha da mükemmelleşen çizgisiyle iyiyden iyiye bizi mest etmiş tasarımcı, tasarımları kadar bakış açısıyla, vizyonuyla ve hayal gücüyle, dahası çalışkanlığı ve neyi nerede ne zaman yapması gerektiğine dair inanılmaz bilinciyle (malum bizim tasarımcılarımızın strateji takımları yok pek, her şeyi onlar düşünmek ve onlara gönül koyanlarla halletmek zorunda kalıyorlar) git gide mükemmelleşiyor.

ZEYNEP TOSUN'la ilgili olarak en sevdiğim şey nereden olursa olsun biriktirdiklerini şehirdeki, yaşayan, güçlenen, kırılan, toplanan kadın için, o kadından ilham alarak şekillendirmesi. Onunla daha önce yaptığım şuradaki söyleşiden de hatırlayacaksınız onun ilham kaynağı her şeyden önce kadının kendisi.


8 Ekim 2011 Cumartesi

MODA HAFTASI | Beğediklerim Bayıldıklarım -II-

Moda haftalarından benim olsa dediğim parçalarla devam ediyorum:)



Cynthia Rowley'yi normalde koleksiyonu getirin diyecek kadar severm, hem girly hem feminen harmanını iyi tutturur ama bu defa biraz sönük buldum. Yine de kısa kollu, ince belli, bol volanlı elbiseleri hoşuma gitti, en çok da verdiği DIY fikri. Tıpkı yukarıdaki bluzda olduğu gibi siyah bir trikonun omuzları üzerine altın renkli bir dantel aplik hoş ve farklı olacaktır.



Matador esinli MOSCHINO'nun bolerolardan ilham alan ceketlerine hele üzerinde "Make Love Not War" yazan deri ceketine bayıldım! Gömlek yakasında siyah kurdeleyi ne kadar severim o da ayrı!

Her daim favorilerimden GILES koleksiyonun ilhamını kuğu fotoğrafları ile ünlü Cecil Beaton'dan almış ve koleksiyonu gümüşün en metalik haliyle donatmış. Pırıl pırıl gümüş rengi ve muazzam lazer cut işçilikli elbise ve etekleri beğendim.

[Görseller:style]

7 Ekim 2011 Cuma

BOOMSNAP - II -



Bu snaps postlarına başladığıma pek keyiflendim sevgili Styleboomerlar! Bana güzel bir nostalji oluyor:) İkinci setle baya eskilere gittim.. Saat yönünde
  • Düğün fotoğrafçımız Esra Pozan'la ilk tanıştığımız günden...
  • Geçen yaz Emirgan'da lale festivaline haftaiçi sessiz sakin bir sabahta gitmiştim...
  • Yeni hastalığım Momiji bebekler! Bir seferde hepsi benim olsaa, ama koleksiyoner dediğin tane tane ve sabırla davranmalı:) Burada Rock'n'Coke ByWonderland standında sahiplerini bekliyorlar
  • Geçen yıl aldığım ama henüz pek takamadığım şemsiye broşum Carnivale Studio, yağmrlar başlayınca ayrılmayacağız:)
  • Heyyy beni hiç bronz görmüş müydünüz? Bu fotoğraf taa ISTANBUL FASHION "DAYS" zamanından, o zaman henüz fashion week olmamıştık
  • Bozcaada Rengigül Konukevi'nin muazzam kahvaltısı, dünyada eşi yok!
  • Geçen yaz çoook sıcak bir günde Stilize, Koray Caner, Off Ne Giysem, Iconjane ve ben Gölge'de zeytinyağlı bir öğle yemeğinin üstüne hafif hafif poz verdik:)
  • Yine Bozcaada.. Bu defa kaleiçinde poz vermelere doyamamışım:) Hatta Çanakkale fotoğraf kulübünün dergisinde çıkmştı hoho:)
  • Çoook eskileren bir düğün gününden daha... Yanımdakı kızlar benim en değerli dostlarımdan ikisi. Şimdi farklı ülkeler farklı şehirlerdeyiz ama hala çok yakındayız

MODA HAFTASI | Beğediklerim Bayıldıklarım -I-

Eminim bu defa moda haftalarını siz benden daha iyi takip ettiniz hanımlar! Ben de ara ara baktım, beğendiklerimi dosyaya attım, masaüstünde az dosya vardı ya, bir de bu eklendi:) Şu anda bilgisayarın neresinde ne var hakikaten hiç fikrim yok:o Neyse çeneyi boşa yormamayım, ilk grup beğendiklerime buyrun bakalım!



Raf Simons nasıl yapıyor bilmiyorum ama bir şekilde JIL SANDER'i her sezon en arzu edilen koleksiyonlardan biri haline getiriyor, çabasız ama şık olmanın adresini veriyor. Soluksuz devam eden 50ler akımından JIL SANDER de nasiplenmiş ama işin güzeli onu minimalize ederek, hatta poplin ve keten gibi çok hafif dokular kullanarak 50leri epey hafifleterek. Açıkçası poplin kumaşla böyle couture havasında bir elbise mi olurmuş diyenler, mutlaka şuradan koleksiyona göz atsınlar! Benim koleksiyondaki favorilerim şal deseni ve pötikare yüksek bel kalem etek+beyaz gömlek kombinasyonları. Yıllarca babamın şal deseni kravatlarından boyk gelmiş, hele bir ara hatırlıyorum 80lerde tüm konu komşu ve dahi annemin vatkalı saten şal deseni gömlekleri yüzünden bu desene iyice triplenmiş biri olarak bu adam beni resmen şal deseni sever etti! Özellikle pembe-saks mavi-yeşil kullanılarak oluşturulmuş şal desen parçaların hepsi diğerinden güzel!



Uzan zamandır keyifle takip ettiğim ANTONIO BERARDI bu defa farklı bir çizgiye kaymış ve genel olarak hep keskin formlarda çalışırken bu defa işin içine biraz daha akışkanlık katmış, hafif Jenny Packham'a kaysa da çok da güzel olmuş. BERARDI'nin bana kaburga/iskelet hissi veren gövdede taş ya da nakış panelli elbiselerine bayıldım! Koleksiyonun tamamı burada.



Sanırım uzun zamandan sonra ilk defa Oscar de la Renta ile epey ayrışan bir koleksiyon yapan CAROLINA HERRERA'nın yeşil ve sarı ağırlıklı koleksiyonundaki dinamik, rahat, şık şehirli kadın imajı çok hoşuma gitti. Grafik modernizmin buram buram feminenleştiği koleksiyonda favorilerim "bıldırcın:)" baskılı elbiseler ve grafik desen incecik triko üstler. Bıldırcın gibi kadınım diyenlere gelsin:) Koleksiyonun tamamı burada.

[Görseller: style]

6 Ekim 2011 Perşembe

Steve...



Bugüne üzücü bir haberle başladım... Şimdi burada bu paylaşımları yapabildiğimiz, beni bu fontla okuduğunuz, tweetleri belki telefonunuzdan takip edebildiğiniz şu anın yaratıcılarından Steve Jobs kansere yenik düştü. Uzun süredir çok acılar çektiği ama durmaksızın mücadele ettiği için huzur içinde yatsın diliyorum.

Bir maceraperest, bir hayalci, bir mucid ve bir ilham kaynağı olarak bu dünyaya çok şey bıraktı ama en önemlisi “yeni bir düşünce tarzı”nı miras bıraktı. Teşekkürler Steve...

5 Ekim 2011 Çarşamba

HEDİYE | Forum Fashion Week'e Davetiye!

1 Ekim'de MARMARA FORUM'da başlayan Forum Fashion Week'i sanıyorum duymuşsunuzdur. Bu organizasyon pek çok keyifli etkinliğe ev sahipliği yapıyor ve yapmaya devam edecek. Bazılarını biliyorsunuz, bazıları sürpriz:)
  • Öncelikle asla kaçmaması gereken bir şapka sergisi var, Sarah Jessica Parker'dan, Cambridge Düşesi Kate'e ünlü isimlerin taktığı çok ünlü tasarım şapkalar sizi bekliyor
  • Central Saint Martins, Instituto Marangoni gibi Avrupa'nın en iyi moda okullarından mezun genç tasarımcıların fark yaratan koleksiyonlarını ve Forum bünyesindeki mağazaların koleksiyonlarını 7-8-9 Ekim'deki defilelerde izleyebileceksiniz
  • Üstelik bu defilelerden birinde , 7 Ekim'dekinde, ünlü top model Dree Hemingway podyuma çıkıyor!
  • 8-9 Ekim ise ELLE Shopping Fest kapsamında orası iyice coşuyor
  • Maalesef ben yine yokum ama bence ennn güzel etkinlik moda bloggerı arkadaşlarımın size hazırladığı bir sürpriz, ben de heyecanla bekliyorum:)
  • Bu arada Cindrella Under The Umbrella Forum Fashion Week defilelerinin resmi bloggerı, onu takip edin ve kendinizi defilelerde gibi hissedin.

Peki ben ne yapıyorum? Benim gibi gidemiyorum işte demeyin, siz de hepimiz yerine orada bulunun diye 3 şanslı Styleboomera Dree Hemingway'in de podyumda olacağı ve Avrupalı genç tasarımcıların kreasyonlarını izleyebileceği 7 Ekim Cuma defilesine davetiye hediye ediyorum!

Nasıl mıı?
Çok basit bu akşam saat 20:00 itibariyle Twitterınızın başına geçiyor ve pek tabii ki benim sorumu bekliyorsunuz. Hala takip etmeyenler için Styleboom Twitter tam da burada!


4 Ekim 2011 Salı

BOOM'STYLE | Bilunkuşu Evlendirdik:)



İşte blogosferin neşesi, "şen"i, bir tanesi Bilunşenkuş'umuzu da evlendirdik! Müstakbel damadımız da en az Bilun kadar koca yürekli, güler yüzlü, esaslı, ve fakat işi çok zor, ne de olsa blogosferde kaynana çok:) Yine bir yolculuk üstü yamulmuş, düğüne de zar zor yetişmiş zavallı Boom olarak ne giydim postu için dooğru BOOM'STYLE'a :) Fotoğraflar biricik arkadaşım Koray Caner tarafından homurdanmadan, pofurdanmadan çekildi, teşekkürler:)

HABER | TOM FORD's Lady is A Tramp

Benim gibi MADONNA denen ilahe ile büyümüş bir kuşaktansanız Lady Gaga'nın ne tarz ne de müzikalite olarak çok da prim verilecek bi tarafı olmadığını düşünebilirsiniz, zira ben öyle düşünüyorum:)

Amaaa 90lar sonu 2000ler başında müzik dünyasında iyiden iyiye ağırlığı hissedilen "kro" ve daha fenası "kroyum ama para bende"ci, siyahi ya da siyahi özentisi rap, hip hop, cart curtculardan sonra şöyle moda tasarımcıları ile adamakıllı işbirliği yapan, fark yaratan, her şeyi bıraktım Nicola Formichetti gibi bir dehayı bizlere kazandıran Lady Gaga'nın hakkını da-her ne kadar kendin zevksiz ve müziğini kulak tırmalayıcı bulsam da- teslim ediyorum!



Gelin görün ki her zaman anormal kıyafetleriyle gündemde olan Gaga, son dönemde "normal" giyimiyle bizi şaşkınlıa sevk ediyor. Bunun enn güzel örneklerinden birini bugün sonunda yayınlanan Tony Bennett+Lady Gaga, "The Lady is A Tramp" düetinde görebiliriz. Bu şarkıyı seslendireceği haberini ilk aldığımda karalar bağlamıştım çünkü benim için pek özel bir şarkıdır ama ben utandırdı:)



Açıkçası Gaga'nın elektronikten nasibini almamış pür ve inanılmaz güzel sesini, enfes TOM FORD elbisesini ve ikilinin uyumunu o kadar beğendim ki, paylaşmadan edemedim. Bu arada Tony Bennet: Duets II albümü kaçmaz, arşivinize ekleyin:)



Bu elbiseyi daha önce TOM FORD'un biriciği Candice Swaenepol'ün üzerinde görmüş, tapılası görüntüsüne isyan etmiş, hatta tehdit etmiş:p ve Twitterda tam da şurada paylaşmıştım.

İNCELEME | Moda Dünyasında Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var

Atalarımız boşuna bir elin nesi var, iki elin sesi var buyurmamışlar hanımlar beyler. Alın işte Bonnie ve Clyde, Ediyle Büdü, Tom ve Jerry, Laurel ve Hardy... Bir başlarına kalsalardı eminim bir şeye benzemezlerdi (sözüm Bonnie'den dışarı!).

Moda dünyası da, hem de büyük egoların dan dun çarpıştığı, bencilliğin ayyuka çıktığı karakterine rağmen, bazen tek değil çift olmayı başarabilmiş. Bu yazıda moda dünyasının tasarımcı ikililerine bir bakalım mı?

Önceliği pek çoğunuzun bayıldığı ikiliye vereyim istedim: Domenico DOLCE ve Stefano GABBANA! Sicilya doğumlu Domenico ve Venedik doğumlu Stefano asistan olarak çalışmaya başladıkları stüdyoda tanışır ve bir aşka yelken açarlar, bir yandan da bir marka yaratma işine. 1985de ilk Dolce&Gabbana hazır giyim koleksiyonunu sunduktan hemen sonra hızla büyürler. Aşk bitince iş de biter derler ama 2005de romantik ilişkilerine noktayı koysalar yüzmilyonlarca dolarlık işlerine aynen devam eder hatta sanki daha bile şahane hale gelirler.

Gelelim favorilerimden RODARTE'a. Berkeley mezunu iki kızkardeşin , Kate ve Laura Mulleavy'nin, yarattığı marka moda endüstrisinin de pek çok ünlünün de son dönemdeki gözdesi. Kısa ama parlak geçmişlerine şimdien kült olacağı garanti Black Swan filminin kostümlerini de ekleyerek oldukça konuşuldular. İşbirliğine en açık ikili diyebiliriz, Opening Ceremoy, Gap, Target hepsine de koleksiyon çalıştılar.


Diğer favorim, ki kendileri telaffuz edilemesin diye kasmış olacaklar, PROENZA SCHOULER de müthiş bir ikili! 2002 yılında Jack McCollough ave Lazaro Hernandez tarafından kuruldu. Bu beyler Parsons'da tezleri için işbirliği yapmaya karar veriyorlar, kısacası tezleri bir nevi onların ilk koleksiyonu oluyor, yetmiyor yetmiyor tamamı Barney's tarafından alınıyor:) Burada ben gözyaşlarına boğulayım müsaadenizle, ne tezler var dünyada böhüüü! İsimlerinin hikayesine gelince, Proenza Lazaro'nun annesinin, Schouler ise Jack'in annesinin kızlık soyadları. Ehhe şimdi bankalarını arasak bütün dünya "annenizin kızlık soyadı" güvenlik sorusunun cevabını biliyor. Büyük düşüncesizlik:p

BADGLEY MISCHKA'nın da bizde yeri ayrı, çünkü annemin düğünümde giydiği elbisesi Badgley'di. Bir zamanlar kırmızı halının vazgeçilmezlerindendi bu ikili de ama son 2-3 yıldır daha "olgun" müşteriler tarafından tercih edilmeye başlandılar. Bu ikili de Parsons'da tanışıyor, Parsons çok zor okul olduğundan olacak:) 1988'de markalarını kuruyor, 1993de de o zamanlar herkesin rüyalarını süsleyen gelinlik koleksiyonlarına başlıyorlar. Kendileri SATC'de Charlotte'un favori tasarımcılarıydı!

VALENTINO gibi bir devi Bay Valentino gibi bir dehadan devralmak, devralırken de devirmemek büyük başarı! Başlarda çok büyük şüpheyle yaklaştığım Maria Grazia Chiuri ve Pier Paolo Piccioli şu anda Valentino evinin baş tasarımcıları ve müthiş başarılı bir ikili. VALENTINO eskisi gibi mi? Hayır. Eskisini aratıyor mu? Hayır! Bu ikili markanın köklerine sadık kalırken inanılmaz bir de gençlik aşısı yaptılar, tasarım yaparak bir isyan gerçekleştirdiler ve çok da başarılı oldular. Fendi'de çalıştıkları 10 yılın sonunda bizzat Bay Valentino tarafından kendilerine VALENTINO mirasına uygun bir aksesuar koleksiyonu çıkarmaları için teklif götürülen bu ikili bir gün evi devralacaklarını acaba hiç düşünmüşler miydi?

PETER PILOTTO belki sadece birinin ismine sahip ama tasarımları iki kişinin elinden çıkıyor: Peter Pilotto ve Christopher de Vos. Onlar da okulda Antwerp'de tanışıp birlikte yola çıkıyorlar. Buradan okul arkadaşlarıma sesleniyorum, biz de varsa yoksa kahve dedikodu ha bir de ya Dungeons&Dragons ya King yaptık cık cık cık:) 2009da en iyi çıkış yapan tasarımcı ödülünü alan ve Kate Bosworth'un gözdesi olan ikilinin baskı ve dene birliktelikleri muhteşem!

Ayılıp bayıldığım PREEN'deki harmoni ise meğer aşkmış! Karı koca Thea Bregazzi ve Justin Thornton etraflarında minik yavruları bu muhteşem tasarımlara imza atıyorlar! Tıpkı uyumlu ve mutlu bir evlilik gibi ikisi de tasarımlara başka başka şeyleri uyumla harmanlayarak katıyorlar. Grafik ve geometrik görünümlere romantik ve feminen bir dokunuşlarıyla iki ayrı kişi bir bütün nasıl olur en güzel şekilde gösteriyor.

Mary-Kate ve Ashley Olsen ROW markalarıyla anne karnından moda dünyasına kadar pek çok alanda ne kadar müthiş bir ikili olduklarını çok genç yaşta kanıtladılar. ROW koleksiyonlarına bakınca onlar için aman ya ünlüler işte tabi yaparlar demek olmaz, gerçekten çok başarılı, farklı ve arzu edilesi! Birbirinin aynası iki kardeşin hem stil hem tasarım anlamında yeni yüzyılın en iyilerinden olduğu kuşkusuz.

Kıskanmayalımm:) Bizim de tasarım ikilimiz var RANA-BERNA CANOK ve tabii ki DICE KAYEK.

DICE KAYEK tasarımcıları Ayşe ve Ece Ege gururlarımızdan olduğu gibi, burya pek uğramasalarda Machka sayesinde bizi de keyiflendirmiyor değiller:) Ece Ege ve Dilara Akay tarafından kurulan ama tasarımın başında Ayşe ve Ece kardeşlerin olduğu DICE KAYEK selektif müşteri kitlesi ve bağımlılık yaratan tasarımlarıyla oldukça başarılı.

RANA-BERNA CANOK kardeşleri ise pek çoğunuz IFW'deki defileleri ile tanıdınız. İki Mimar Sinanlı kızkardeş uzun yıllar ayrı ayrı yerlerde ve zamanlarda çalışşsalar da sonunda 2009da kendi markalarını yarattılar, heykel ve tesktili harmanlayarak Galata showroomlarıyla bizlerle buluşturdular.

Evet hanımlar beyler görüyorsunuz ki öyle kardeşinizle çöpü kim çıkarsın, ekmek almaya kim gitsin, yok efendim izinsiz kıyafetimi niye giydin diye kedileşene kadar tutun işbirliği yapın diye ibret olsun diye yazdım bunları. Ya da üniversite arkadaşınıza bir bakın sadece size atmasyon kahve falı mı bakabiliyor yoksa hummm bir moda markanız olabilir mi ? ;)

Şaka bir yana unuttuklarım varsa had yorumlarınızla siz de ekleyin. Ya da bir düşünün bakalım bir moda markası kuracak olanız kimi seçerdiniz yanınıza:)?

[Kaynak:net-a-porter, wikipedia ve resmi web siteleri]

2 Ekim 2011 Pazar

KOLEKSİYON | Kanye West'in DW Hevesi

Son dönemdeki müthiş yoğunluğumdan sebep İlkbahar 2012 moda haftalarını Istanbul'dan başlayıp Paris'e devam eden süreç boyunca pek fena kaçırdım sevgili Styleboomerlar! Ara ara kendi adıma takip ettim tabii ama sizinle paylaşamadım. Yakında beğendiğim parçalardan bir rapor hazırlayabilirim umarım:)

Ama dün Paris'te gerçekleşen bir "ilk"i haliyle yazmazsak olmazdı: KANYE WEST ilk kadın koleksiyonu ile podyumdaydı. Sonuç? Zorla güzellik olmuyor.



Yukarıda saat yönünde sayalım: Balmain; Balenciaga a ya da dur geçen bahar koleksiyonundaki Celine stylingi ile; heder edilmiş bir Herve Leger; Balmain, Haider melezi ve hatta Ohne Titel; Rihanna'nın üstünden düşürmediği Christopher Kane'in koca dişli goriline atfen bir mont ya da Givenchy'nin sonbahar kampanyasına; hmm bilemedim ?

Vay bee Kanye West'e front rowdan izlediği her defile "bir şeyler" katmış; bzi de çok defile izledik, ama hiç gittiğimiz defilelerden derleyip toplayıp koleksiyon çıkarmak aklımıza gelmedi Kanye, ne iyi düşünmüşsün!

Tamam tabii ki hepimiz West'i eleştirmek için, rapçi bozuntusu moda tasarımcısı oldu demek için sıradaydık, iyi ama kendisi de işimizi pek bi kolaylaştırdı! İşin "esinlenme" kısmının Z. Berhan Yılmaz arkadaşımın da dediği gibi "ZARA ile yarıştığı" aşikar. Peki gelelim işçilik kısmına, işte orada Zara bile fark atıyor!



Sanıyorum 1920lardan bu yana Paris'te hiç bir podyum böyle bir terzilik fiyaskosu, böyle bir fitting mağduriyeti görmemiştir. Hem de celebritylerin ve endüstrinin önde gelen editörlerinin hazrola geçtiği bir defilede! Fitting için bir gece önce sabahlayan (kıyamam) Kanye West acaba provaları woodo bebekler üzerinde mi yaptırdı? Kanye'nin kişisel servetinin bir sonraki sezonda daha iyi bir kalıpçı, terzi, fittingciye dönüşmesini salık veririz. Peki ya bunca zaman bu adama aslansın Kanye diyen pek değerli moda tasarımcısı arkadaşlarından biri bile hayrına söylememiş mi, işin o kısmının en az tasarım kadar önemli olduğunu? Zira podyumda ne görülüyorsa sadece onun değerlendirildiğini?



Şimdi bunların hepsini bir kenara bırakalım, Kanye West'in neden tasarımcı değil tasarımcı olma heveslisi olduğuna bir de şu açıdan bakalım: koleksiyonlar karışmış! Evet! Yani şu an moda haftaları İLKBAHAR 2012 sezonunu yaşarken Kanye West resmen sonbahar/kışla çıkmış! Deri deri deri, kürk kürk kürk. Ağır ve tok dokular, kumaşlar. Çünkü moda tasarımı, öyle ya kafamda böyle kürklü bir görüntü var onu çiziyim ben iyisi mi demekle yapılmıyor, mecbur sezona göre koleksiyon çıkaracaksın.

Koleksiyonda hiç mi bir şey beğenmedim? Yoo Giuseppe Zanotti tasarımı ayakkabıları pek beğendim:)



Aslansın Kanye, kaplansın Kanye motivasyonlu seyiciler arasında Lindsay Lohan ve Terry Richardson gibi çöpten beter kişilerden tutun da, Anna Wintour, Suzy Menkes, Stefano Tonchi, gibi moda endüstrisinin önemli ve kıdemli isimlerine kadar pek çok ünlü vardı. "Dost acı söyler"lerini iletmişlerdir umarım:)



Kanye Wset'in ilk işi maalesef özendim yaptımdan öteye gidememiş. Hatta öyle gidememiş ki seyirciyi selamlarken bile Kanye değil (Kanye asla böyle giyinmez çünkü) daha ziyade "ya moda tasarımcıları hep çok basit giyinip bi jean bi tshirtle selam veriyorlar" özenmesi içinde kalmış.

Demek ki neymiş modayı sevmek hatta çok sevmek, onu iyi anlamak, iyi yorumlamak, gördüğün parçaları olağanüstü bir stil duygusuyla harmanlayıp stilize etmek, bunlar önemli yetenekler, ama hepsini toplasan da bir "tasarımcı" olmaya yetmiyor, o kafa ayrı bir kafa, o kafalara bakalım: bir Galliano, bir Tisci, bir Coco, bir Alaia!

Yine de ilk tecrübesi olması, şu rapperdan modacı mı olurmuş imajını kırma hırsı, engin finansal kaynakları, ve bu konuda hakikaten çok istekli olması bakalım bize ne gösterecek, DW by Kanye West markası büyüyüp gelişecek mi göreceğiz.

[Görseller: style, zimbio, fashionologie]

1 Ekim 2011 Cumartesi

Teşekkürler: Bize İyi Kalbin Gerek Dedik Siz De Verdiniz:)

TEŞEKKÜRLER:)



29 Eylül Cuma bir avuç blog başlayıp, bir dolu bloga sıçrayan ama en çok Styleboom'un çok sevgili takipçileri sayesinde büyüyüp kocaman olan Sorumlu Blog: Bize İyi Kalbin Gerek projesindeki tüm desteğiniz, iyi niyetiniz, iyi kalbiniz, binlerce tweet, retweet ve facebook paylaşımlarınız için, bu hareketin ucundan tutup tüm sosyal mecrayı sarmalamasına yardım ettiğiniz için, yalnızca bir iki saat içinde #bizeiyikalbingerek hareketini Türkiye'de 1 numaradan TT'ye soktuğunuz için teşekkürler ♥

Akşam DADA İstanbul'da gerçekleşen lansman davetinde Pozitif Yaşam Derneği'ndeki herkesin bin kere ettiği teşekkürü sizin adınıza onladan kabul ettim, o akşam gözlerindeki güzel pırıltıyı ve umudu sizler oraya koydunuz. "Bizim için ne kadar önemli olduğunu asla bilemezsiniz" dediler ama Styleboomerlar bilir bilmediğini öğrenir, öğretir, paylaşır, sorar, cevaplar...

Sorumlu Blog'un güzel bir başarı yakalayan ilk projesi Bize İyi Kalbin Gerek bugün sosyal mecralardan sokağa iniyor. 01-15 Ekim tarihleri arasında Taksim Metrosu yürüyen merdivenler katında Talimhane çıkışında dev fotoğraflarla mesajını iletiyor: HIV/AIDS hepimizi ilglendirir.



Ayrıca buradan Sorumlu Blog facebook sayfasına tıklarsanız her bloggerın takipçilerine iletmeye çalıştığı HIV/AIDS ile ilgili gerçekleri doktorlar, uzman biyologlar ve Pozitif Yaşam Derneği tarafından hazırlanmış imajlarla görüp, öğrenebilirsiniz. Lütfen bilgilenin: HIV nasıl bulaşır, nasıl bulaşmaz, ne demektir, ne demek değildir, önyargılar ne sonuçlar doğurmaktadır.

Ayrıca aşağıda sadece birini gördüğünüz "kamera arkası" görüntülerden oluşan albümümüze de göz atabilirsiniz. Zamanla fotoğrafları topladıkça o albümü de büyüteceğiz.