8 Kasım 2010 Pazartesi

EDİTÖRYAL SÖYLEŞİ | Zeynep Tosun Anlattı

Fotoğraflar: Tolga Günay



İlk koleksiyonundan bu yana heyecanla takip ettiğim bir tasarımcı ZEYNEP TOSUN. Sonunda onunla tanışma, hikayesini, tasarımlarını ondan dinleme fırsatım oldu. Değil giymek dokunması bile mutlu eden sandık kokulu İlkbahar 2011 koleksiyonundan, mitolojik dalgaların içinden doğmuş ilk defile koleksiyonuna kadar birbirinden güzel tasarımlarının eşliğinde size de anlatsın.Tolga Günay'ın objektifinden "Uyurgezer"...



İlk defile koleksiyonundaki parlak renkler, metal paneller, egzajere kol, omuz ve kalça detayları ve futuristik çizgilerle herkesin konuştuğu ZEYNEP TOSUN beklenenden farklı, kendini asla tekrar etmemiş, modern vintage görünümlü son koleksiyonuyla büyük beğeni toplamıştı. Kendisine son koleksiyonunda yaşadığı bu baştan ayağı değişimi sordum:

Zeynep - İlk defile koleksiyonumda esas amacım konuşulmak ve ismin patlamasını sağlamaktı. O sebeple karada atı, havada kuşu, denizde balığı temsil eden masalsı mitolojik bir denizatı teması üzerine kurdum koleksiyonu ve normal çizgimden daha farklı, daha abartılı bir şeyler hazırladım. Ve amacıma da ulaştım, koleksiyon hem çok beğenildi hem de ZEYNEP TOSUN isminin çıkışı adına çok olumlu tepkiler aldı, benim ilk göz ağrım diyebilirim, fakat tam olarak ben mi? Hayır. Bu anlamda öncelikle Beefeater Gin projesi çerçevesinde hazırladığım koleksiyonla biraz daha kendime döndüm: deriler, yüksek bel pantolonlar, aplikler, Londra sokak kızı ekseninde bir koleksiyon oldu. Son olarak izlediğiniz İlkbahar 2011 koleksiyonu da yine beni daha çok ifade eden, yeni bir marka olan ZEYNEP TOSUN'un stilini daha da oturttuğum, daha ben bir koleksiyon oldu. Bu iki koleksiyon ve en başta çıkardığım Lale koleksiyonu dikkate alınırsa çok büyük bir değişim de yaşamadım.



Renkleri, kumaşları, dokusu ve akışkanlığıyla benim için IFW'nin en muhteşemlerinden biri olan İlkbahar 2011 koleksiyonu nasıl hayat buldu?

Zeynep - Ben vintage çok seviyorum, nakışları, dantelleri... Bunların hepsini fresh çizgilerle birleştirdim. Babaannemden bana kalan nakış işlemeli nevresim takımlardan, eski kaftanlar üzerindeki metalik sırma işlemelerden esinlendim. Esasen bu işlemeleri o şekilde incecik metal ipliklerle yaptırmak istedim fakat çok eski olan bu teknikle işleme yapabilmek mümkün olmadı. Kumaşları çok özel olarak yaptırdım, çok hassas, akışkan kumaşlar, renk ve dokular yumuşak, naif.



İlhamlarını nereden alıyorsun? Bir ilham perin var mı yoksa bunlar artık demode mi:)?

Zeynep- İlham perilerim her zaman var, özellikle Chloe Sevigny ve eski kadınlardan Marlene Dietrich benim kadınlarım. Aynı zamanda kendi zevkim de çok ön planda, daha ben ne giymek istiyorsam onu yapıyorum, giymek istemediğim bir şey yapınca yanlış yapıyorum.
Koleksiyonlarımın genel bir ifadesi olması hoşuma gider: koleksiyondan bir parçanın bunu giyen kadın böyle bir kadındır, şu kitabı okur, şu tür müziği sever, şuraya gider diyebilmesini seviyorum.




Modada giyilebilirlik senin için önemli mi? Yoksa moda da bir sanat ve sanat anlaşılır, okunur, giyilir olmak zorunda değil diyenlerden misin?

Zeynep- Bana göre başarılı bir koleksiyon hem vay be ne tasarım dedirten hem de onu giyme isteği uyandırandır, bu anlamda evet tasarımın giyilebilirliğini önemli buluyorum. İşin defile kısmı şov kısmı, o sebeple tabii ki cesur hatta giyilmesi imkansız görünen parçalar olabilir ama mağazaya girdiğinde onu üstünde isteme isteği kesinlikle uyanmalı.



Seni Şubat'ta bu defa solo koleksiyonunla seyredeceğiz. Sonbahar 2011 koleksiyonuna başladın mı? Koleksiyonu oluştururken nasıl çalışıyorsun?

Zeynep- Atölyemin kapasitesini ölçmek ve tecrübe edinmek için karma defileler çok faydalı oldu, sırada ilk solo defilem var. Yeni koleksiyon için henüz temamı oluşturmadım ama araştırmalarım başladı. Gezdiğim sergileri, yerleri toplamaya başladım, ben çok vintage dergileri, çok eski kitapları, arşivleri okuyup karıştırırım ve onları şimdi gözüme çarpanlarla birleştirmeyi severim. Biliyorsun trendler aslında ilk olarak kumaşçılarda belirleniyor, ben de kumaşçılarla görüşmeye başladım. Şu an sürekli bir biriktirme, absorbe etme sürecindeyim.



Türkiye'de özellikle senin gibi genç markaların ihtiyacı ne? Yurtdışı ile kıyaslayınca burada her şeyi sanki bir başına tasarımcı yapmak zorunda gibi?

Zeynep-Genç tasarımcılar daha çok desteklenmeli, hem finansal açıdan hem de arkalarındaki isim açısından. Örneğin TOPSHOP bu anlamda büyük destek veriyor yetenekli ve genç tasarımcılara, sadece mağazalarda raf açarak değil direk yatırım yaparak, henüz Türkiye'de bu yok oysa tasarımcının arkasında finansal bir destek ve hatta güçlü br isim olaması tabii ki çok önemli.

Ben şu an Zeynep Tosun olarak tasarımcı değil patron gibiyim çünkü yapmam gereken bir sürü şey var ve hepsiyle ben bizzat ilgilenmek, halletmek durumundayım: fotoğrafları ayarlamak, atölyeyle ilgilenmek, faturaları ve ödemeleri halletmek, gelir-gider yapmak gibi. Enerjimin %70ini idari işlere, bir iş yönetmeye harcıyorum ve sadece %30'u tasarıma kalıyor. Gündüzleri bu anlamda hiç vaktim olmuyor ve tasarım çalışmak için sadece geceler bana kalıyor, şu an gencim, enerjim yüksek ama verim haliyle düşüyor.



"Genç tasarımcılar" sanki artık kendi başına bir marka gibi oldu, yani sanki 20 sene de geçse senin de içinde bulunduğun bu gruba genç tasarımcı denecek gibi:) sence bu nasıl oluştu?

Zeynep- Çoğumuz aynı anda çıktık ve yine o aynı anda doğru platformlar da oluştu. Televizyonlara kıyafetler verilmeye başlandı, teknoloji çok gelişti, bloglar gibi bağımsız mecralar yeni ve değişik olanı sunmaya başladı, medyada çok yer almaya başladı tasarımlarımız ve moda ile ilgili olmayan insan bile isimleri bilir oldu. Kısacası doğru kişiler, doğru yer, doğru zaman diyebiliriz:)



Türkiye'de sektörle ilgili, modanın hem iş hem eğitim ayaklarıyla ilgili neler düşünüyorsun?

Zeynep- Bizim ülkemizin bu anlamda kat etmesi gereken çok yol ve uzun yıllar var. Yurtdışında öncelikle moda bir kültür, moda birikimi var, tasarımcının işi, işi yapış şekli, imkanları çok farklı. Moda bilgisine çok önem veriliyor; örneğin ALBERTA FERRETTI'nin holding büyüklüğünde bir kütüphanesi var. Drapajlar, denemeler ve provalar bile alelade malzemeyle değil tasarımın orijinalinde ne kullanılacaksa mutlaka onunla yapılıyor, nasıl bir şey istediğinizi, hayal ettiğinizi söylüyorsunuz ve hemen ayağınıza getiriliyor. Siz sadece tüm günü araştırma, fitting, tasarımla geçiriyorsunuz üretim sürecinden haberiniz olmuyor.

Eğitim farkına gelince burada eğitim almadığım için kıyaslama yapmam doğru olmaz ama en önemlisi vizyon! Hocaların zaten sektörün en iyilerinde çalışmış ya da çalışıyor olması, vizyon sahibi olması, eğitimin çok ağır olması büyük artılar. Ben aldığım eğitimin çok zor olmasına rağmen çok iyi olduğunu biliyorum: iki haftada bir 300 parçalık koleksiyon hazırlar, içlerinden 80 tanesini seçer, her tür teknikle ilüstrasyonunu yapar ve 3 tanesinin kalıplarını çıkarıp, dikip, provalarını yaparak hazır hale getirirdik. 15 günde bir bunu gerçekleştirirken sürekli hayatın içinden besleneceğimiz yönlendirmeler, programlar vs konurdu.



Zeynep Tosun bundan sonrası için neler planlıyor?

Zeynep- Şu an genç bir markayım ve markanın stilini oturtmaya çalışıyorum. En önemlisi yurtdışına açılmayı çok istiyorum çünkü aynı çemberin içinde dönüp durmak istemiyorum, dünya bir bütün ve ben uluslararası olmak istiyorum. Bu Türkiye'de olmakla ilgili değil, Londra'da da olsam dışarı açılmanın planlarını yapardım sanıyorum. İyi bir moda evinin başında olmak isterim ama bunu başarmak o piyasanın içinde büyüyüp yetişmezsen çok zor. Şu an çok miniğim ve büyümek, kendi markamla yurtdışında da tanınıyor olmak hedefim.
Bu açılmayı da New York'tan gerçekleştirmeyi planlıyorum, oradan ulaşabileceğim kitle daha büyük, ayrıca New York fresh ve çok davetkar. Milano'da eğitim aldığım için hep oradan çıkmak istedim ama şu an orası biraz düşüşte, eskisi kadar atak değil, genç tasarımcılar çıkıyor ama o bünyenin içinde tutuluyor. Bu anlamda New York hedefim.




14 yorum:

yasemen k. dedi ki...

Ve beklenen post yayınlanır! (: çok güzel bir söyleşi olmuş boom boom..

Junon dedi ki...

yine hoş görüntüler, güzel bir söyleşi...pembe elbiseye bayıldım

Koray Caner dedi ki...

Mükemmel bir çekim olmuş ya :) Kıskanıyorum çok çok! :))) Ellerinize sağlık, hepinizin :)

Melis dedi ki...

Boom bu söyleşiyi sabırsızlıkla bekliyordum :) soruların ve fotoğraflar süper! Deniz Eslek tek kelimeyle muhteşem! Zeynep Tosun'un tasarımları ise harika! hepinizin ellerine sağlık! :)

Adsız dedi ki...

alkışlarrr alkışlarrr alkışlarr!

morkebelek dedi ki...

tebrikleeer! boom görev başında:)

*STYLEBOOM* dedi ki...

@yasemen k. ah evet cok beklettim biliyoruum, umarim degdi:)

@junon sari uzun benim o da senin olsun muu:))

@koray caner tesekkurler canim:)))))) bir tanesin!

@melsicimm cnm her zaman super bir desteksin, cok tesekkurler:))

fashionkido alkislar tolgaaaaaaaa gunayaaaaaa:)

@morkelebekcimm tesekkurler, arayi actim biraz ama ozel bir donus yapayim dedim:))

Sezsel by Sezgi dedi ki...

harika bir çalışma.. Okurken bitmesin diye dua ettim resmen :D

zep_bilgen dedi ki...

mükemmel bir çalışma her zamanki gibi :) tebrik ederim canım, devamını bekleriz ;)


www.utopikprenses.blogspot.com

TG Fotographia dedi ki...

super bir roportaj ,super eglenceli ve keyifli bir cekim oldu yine,guzel ekibimize tesekkur ederiz efem :)

boom the project monster :)

Onur Çiçek dedi ki...

harikaaa koleksiyonn olmuşş... tabi Deniz Ve Tolga'yıda kutlamak lazımm :)

ALIŞVERİŞ CİNİ dedi ki...

Çok güzel koleksiyon. Deniz her şeyi inanılmaz güzel taşıyor, TG Fotographia'nınsa zaten ailecek hastasıyız :) Ben ayakkabıları merak ettimi onlar da Zeynep Tosun'dan mı?

Unknown dedi ki...

Ah benim pelerin, ellerinize sağlık :)

*STYLEBOOM* dedi ki...

@sezgi yupii begenmenize cok sevindim:)

@zep_bilgen tesekkurler canim her zamanki gibi motivasyonlarimdan birisein:)

@tg fotographia saenizde efem:)

@retromodda onlar benim 2 gözüm:)

@alisveris cini evet cnim onun tasarimi ayakkabilar da cok guzel degil mii:)

@moda cadisi kulaklarini cook cinlattim zaten:)