20 Mayıs 2010 Perşembe

AYAKKABI | Yüksek Yüksek Topuklaraaa

Neredeyse her kadının korkunç büyük aşk yaşadığı ayakkabılar (tanrı karşılıksız kılmasın:) ) özellikle yüksek topuklular STYLEBOOM’un da göz bebeği! İşte bu uzuun yazı da yüksek topuklar bize ne yapıyor, nasıl yapıyor biraz yazmak ama daha da önemlisi beni mutlu eden bu şaheserlere hak ettikleri vakti ayırmak için...

Kadınların ayakkabılara olan düşkünlüğü tartışmasız bir gerçek, bir çok kadın yeni bir çifte karşı koyamıyor, ya da bir ayakkabıcının önünden, içeri şöyle bir uzanmadan, geçip gidemiyor! Ayakkabılar onun gözüne daha yürümeye başladıktan, ilk adımlarını attıktan hemen sonra çarpıyor, hangimiz annemizin ayakkabısını küçük ayaklarımıza geçirdiğimizde büyüdük sanmadık, güzel olduk sanmadık:) Ki bunu oyuncak arabalara, erkeklerle top oynamalara meraklı, "erken doğmasaymış oğlan olacakmış teyzesi"ci bir kız olarak ben bile söylüyorum!

Terimsel olarak elbiseyi tamamlayan bir “aksesuar”dan fazlası olmayan ayakkabı, kadınlar ve hatta erkekler için “kavram”sal olarak çok , çok daha fazlası! Bir aşk ve tutku objesi, bir olmazsa olmaz, bazısına gore bir fetiş unsuru, bir gülü seven dikenine katlanır durumu! Hele hele erkekler için kadın ayakkabısı demek direk “stiletto” demek! Stiletto ise “ince ağızlı keskin bıçak” :)

Kadınlar hareketlerini kısıtlayan, gezecekleri yerleri sınırlayan, ayaklarını kimi zaman parçalayan bu güzelliğe neden karşı koyamıyor, ayakları acı içindeki bir kadının yüzü olabileceği en güzel, en seksi ifadeyi nasıl takınabiliyor? Kadınlar bu acıya neden gönüllü oluyorlar?



Psikolojide kadınların ayak ve bacaklarını belli sinyaller ya da mesajlar vermek için erkeklerden daha sık kullandığı gibi bir durum söz konusuymuş. Benim bacak boyumla anca iki kelime telgraf çekersin, öte sinyal olmaz ama verebilene de helal derim:) Flörtleşirken erkeklerden çok daha iyi kullandıkları vücut diliyle kadınlar bu sebeple içgüdüsel olarak ayaklarını ve bacaklarını daha güzel gösterme eğilimindelermiş. Freud’un yalancısıyım! Demekki ünlü gazeteci-yazar Christopher Morley zamanında haybeden “High heels were invented by a woman who had been kissed on the forehead.” dememiş!


Kadınların ayakkabıya doymazlığına bir cevap da CHRISTIAN LOUBOUTIN’den, ona göre her kadının içinde 5 kadın var: akıllı, ciddi, seksi, kendinden emin ve çılgın. Ve tabii hepsine gore de bir ayakkabı! Yani sevgili beyler bizi alın bi 5le çarpıverin:) , işte dolaptakiler ondan! Ama sebepler bu kadar değil!

1533 senesi yüksek topukların doğum yılı! 15 yaşındaki Catherine de Medici Orleans düküyle evleneceği törende giymek üzere yanında bir çift yüksek topuklu ayakkabıyı Fransa sarayına Floransa’dan getiriyor ve olay kopuyor ! Parisli hanımlar yüksek ökçeleri hemen kucaklıyor taa ki devrime kadar :) Sonrasında yüksek topuklar bir inişte bir çıkışta… 1900ler itibariyle yerini sağlamlaştırıyor ve bir daha hiç tahtından olmuyor!


Cindrella’nın bekaretini metaforladığı söylenen şeffaf cam ayakkabısından, Oz Büyücüsü’nde Dorothy’ye hayal kurmaktan korkmamasını söyleyen kırmızı pırıltılara, Sex And The City’de gücü ve seksapeli simgeleyen milyonluk bebeklere kadar ayakkabı kadınlar için bir şeyleri “ifade” ediyor!

Muhteşem kadın Penelope Cruz oynayacağı kadını tanımak için yönetmenle birlikte önce ayakkabılarına karar verdiğini söylüyor: : "I have never been able to study a new role until, alongside the director, we choose the shoes which the woman we are about to bring to the screen will be wearing. Everything starts down there." Ayakkabılar artık sadece ayakkabı değil, zaman içinde özellikle popüler kültürle öyle çok anlamlanmışki! Bir tutku, bir bağımlılık, bir hobi, bir ifade, bir otorite bildirimi, bir feminite işareti, bir neşe kaynağı, bir cinsel bağımsızlık göstergesi.



Tom Hanks de Forest Gump’ta "Mama always said you could tell an awful lot about a person by the kind of shoes they wear." , der, eh anne sözü dinlemek lazım di mi ama! Bir kadın için ayakkabısı, ayakkabısının stili, renkleri, modeli onun hakkında çok şey anlatıyor. Hele hele bu devirde hoş bir çift ayakkabı olmadan bir moda bildirimi, bir stil tebliği yapamıyor kadın! Misal 2 çift spor ayakkabı, bir babet, bir flip flop ve rengarenk silme topuklu ayakkabı dolu olan ayakkabı dolabıma bakan biri bendeniz için “mazoşist” tahlili yapabilir, “sporu sporda yapar toplum için yapmaz:) ” diyebilir, “boyu kısadır aman pardon minyondur bu kesin” diyebilir, ama ayakkabı numaramı asla tahmin edemez! Çünkü beğenmişsem ayağıma girmeyen bi 36yı “neden olmasın” diye, ayağıma büyük gelen bi 38i “aman yazın ayaklar şişiyo caaanım” diye almış olabilirim… Bir de “yazık” der bana, “ne kadar az ayakkabısı var”:)


Herkes gibi rahat olmak, rahat etmek arzusundaki kadın iş ayakkabıya gelince dişini sıkabilir:) Kıyafetine gore ayakkabı değil, ayakkabısına gore kıyafet aramak durumunda kalabilir! İnsanlık hali bu arnavut kaldırımına düşersem bi gün diye her renkten bi de dolgu topuk edinmesi gerekebilir! Zengin fakir, ünlü ünsüz farketmez. Bakınız Keira Knightley ne demiş: 'I see a pair of shoes I adore, and it doesn't matter if they have them in my size. I buy them anyway’. Hal hareketleriyle topluma önek olan bu tür ünlüleri çok takdir ediyorum!

Gelelim ayakkabı ekonomisine:) Evet para mutluluk getirmez ama paranın aldığı bir çift neden getirmesin :) Hem bize hem de bu ayakkabı aşkımızdan Amerika’da yılda 17 MİLYAR DOLAR nemalanan sektöre:) ! Hangimiz daha mutluyuz bir an düşündüm de amaaan iki pabuç bir olunca samanlık seyran olur! Bu paranın yarısı ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programında yer alan maddelerden biri gerçekleşebiliyormuş ya da bir uzak ülkenin dış borcu kapanabiliyormuş …

Neyse JIMMY CHOO üzümü yemiş ama bağını da sormuş, neden ayakkabılar diye? Neden eldiven, şapka, şu bu değil de bu denli tutkuyla satın alınan ve hep alınmak istenen ayakkabılar? Sonuçta o kadar para dökülen ayakkabıların tozlu topraklı yollara vurulması, topuğunun tamiri imkansız kırılması, kırmızı kırmızı diye böğürdüğün o tabanlara böykk böcek filan yapışması mümkün! İcabında Imelda Marcos gibi devlet başkanı kocanı hop diye devirdiklerinde yıllarca halkın parasını çalıp çırparak aldığın 2500 küsür ayakkabıyı yaşlı gözlerle ardında bırakıp kaçıkaçıvermen olası?


Sebeplerden birinin tarihte yattığı söyleniyor. Avrupa’da karanlık çağda, geleneksel Anglo-Sakson düğünlerinde baba gelini damada teslim ettiğinde, damat gelinin alnının çatına ayakkabıyla minikçe vururmuş; bu, kadın üzerindeki otoritenin o dakika itibariyle babasından kocasına geçtiğinin göstergesiymiş. (Adama kızınca alnından stilettoyla mıhlamak düşleri filan işte hep tee o zamanlardan bilinçlatımıza kazınmış demekki hanımlar:)) Bu devirde ise kadın otoriteyi kimseye bırakmak istemiyor, pabucu kendi elinde artık, o sebeple ayakkabıya doyamıyor!

Bunun dışında Arap mitolojisinde, Şehrazat masallarında örneğin, rüyasında ayakkabı gören kadının evleneceği müjdeleniyor, bu sebeple kadın binbir geceden bu yana binbir ayakkabı edinmek arzusunda! Yani aslında ayakkabı istediğinizi sanıyorsunuz ama koca istiyorsunuz hanımlar koca:)! Şark kültürü işte herşeyi böyle kocaya bağlayıverir!

Bir diğer tarih göndermeli neden de yüksek topuklu ayakkabıların sınıf göstergesi olması. Yüksek ökçeli ipek ayakkabılar sarayın ve burjuvanın ayacıklarını süslerken çalışan sınıf için pamuklu potinler ya da mokasenlerden fazlası yok. Bu sebeple yüksek topuk hep şaaşayı ve yüksek sınıfı anımsatıyor, haliyle arzulanıyor.

Bir başka sebep ise sosyo- antropolojik, bir çok kültürde güzellik ölçütü değişken, misal bitişik kaş bizde kabul görmezken bir çok kültürde güzellik simgesi, ve fakat görülmüşki hemen hemen tüm kültürlerde farkında olmaksızın ortak bir cazibe, güzellik endeksi var : “leg-to-body-ratio(LBR)” denen bacağın boya oranı! Liverpool Üniversitesi’nden evrimsel sosyal psikolog Viren Swami ispatlamışki hemen tüm kültürlerde uzun LBR çekici kadına tekabül ediyor. Kadının LBRsi iyiyse güzel demek, güvenilir demek, genleri iyi demek oluyor. Bu anlamda yüksek topuklarla içgüdüsel olarak LBRmizi artırıyor, karşı cinse bir nevi “bana ne/ bana ne/ bana ne /beni al/ beni al/ onu almaaa” yapıyoruz! Misal bey beni 1'e 10 diye aldı, evlendim pijamamı giydim 1'e 3 kaldım mı:)

Psikolojik sebeplere geçersek, kadınların iflah olmaz ayakkabı arzusunun altında Freudyenlere gore “erkekle rekabet” yatıyor; yani erkekle boy ölçüşebilecek daha uzun daha güçlü bir görüntü ideali, evrimsel psikologlara gore ise “erkekler için rekabet” ! Yani hemcinsini katakulliye getirip, stilettosu üstünde sağ adım atıp soldan dolanarak daha o davranmadan piyasada bir elin parmaklarını geçmeyen muhteşem erkekler(!)den birini kafakola almak :o Beyler size buradan Mötley Crüe abilerimizle selam durmak isterim : " it´s how ya makin money/boys call ya/hell on high heels baby/ the way ya walk it talk it/town calls ya/hell on high heels” . Yani dış güzelliğe değil iç güzelliğe önem veriniz:)


Ayrıca The Importance Of Wearing Clothes(Giyinmenin Önemi) kitabını yazan psikolog Lawrence Langner, ayakkabının üremeye kadar yolu var savıyla dudak uçuklatıyor! ( Psikologların da kafası başka şeye çalışmıyor haa :))) İlkel kültürlerde üreme organlarının rahatlıkla sergilenebildiğini belirten Langner, uygar kültürlerde ise giysilerin üreme organlarının simgelerine dönüştüğünü vurguluyor, ayakkabı da kadın üreme organını simgeliyor, yani madem gösteremiyorsun sembolize ediyorsun diyor :p Benim ayakkabıya yaklaşımım bu derece DA VINCI CODE değil hanımlar:) : valla bakıyorum, beğeniyorum, alıyorum, o sırada kafamda şekillenen erkek figürü seksi olmaktan ziyade homur homur homurdanan, ihtiyacın var mıydıki diye soran bir koca ehhe! Ve evet ihtiyacım var!

Araştırmalar göstermiş ki kadınların %93ünün yeni bir çift ayakkabıya ihtiyacı var, bu kadar kadın bir olup yalan söyleyecek değiliz ya , cık cık cık! Market listesi: 6 yumurta, süt(light) , dolmalık biber, yarım kilo kıyma, bir çift Manolo, zeytinyağı….

BETA ayakkabı da kadınların bu tutkusu üzerine bir araştırma yapmış. Araştırmaya katılanların geçmişte en çok zevk aldıkları ayakkabı alışverişi anına dönmeleri istenmiş ve kadınlar bu alışveriş deneyimlerini “tutku”, “takıntı” ve “delirme” (!:)) gibi şiddetli duygularla ifade etmişler. Araştırmalar ayakkabıya duyulan bu tutkunun mümkün olduğunca çok ayakkabıya sahip olma şeklinde doyurulmaya çalışıldığını gösteriyor. Kanada’dan Dr Gad Saad, alışveriş bağımlılığı olanların bağımlılıklarının %90ını ayakkabı alışverişinin oluşturduğunu söylüyor.



İşin fiziksel kısmına gelirsek, yok yok gelmek istemiyorum çünkü hiç iç açıcı değil! Hani yani alkolden fenafillah, sigaradan beter:)

Stilettolara “fuck me shoes” derken mecaz yapmıyorlarmış :) Ayak deformasyonundan, ciddi damar problemlerine, ileri derece varislere, fıtık başlangıçlarına, diz artiritlerine ve kronikleşen sırt ağrılarına kadar hepsi sürekli ve ayakları dinlendirmeden giyilen yüksek topuklar sonucunda kapımızı çalıyorlar. Tabii burkulmalar, yaralar, balonlar gibi anlık rahatsızlıklar da cabası! STİLETTO isimli kitabın yazarı Caroline Cox, “stilettolar için boşuna killer heels demiyoruz” diyor! “ayakkabının çıkış amacı hassas ayak derisini dış etkenlerden korumak ve mobiliteyi daha hızlı ve efektif hale getirmekti, oysa artık ayakkabılar bu işlevini yitirdi” diye devam ediyor. Benim bu anlamda özellikle Galata civarında mobilitemi yitirdiğim doğru KorayCaner’le Une Voguette şahit! Tesbiti beğendim:)

Yüksek topuklar beraberinde paradoksuyla geliyor; onlar ayağı korumak değil ayağa zarar vermek, rahatlatmak yerine rahatsız etmek, harekete yardımcı olmak yerine hareketi kısıtlamak için varlar! Kısacası yüksek topuklar medeniyetin yadırgadığı ve aşağıladığı Çin ayak bağlama tekniğinden daha az eziyetli değil aslında(Çin’de kızlar daha çok küçükken ilk pedikürleri anneleri tarafından yapılır ve ayakları 5-7 cm.lik altın lotus çiçeği boyuna ve kavisine sahip olacak şekilde parmaklar birbirine ve tabana yapıştırılarak bağlanır, böylece ayak zorla bir şekil almış olur ve büyümez, içiniz bulanmasın diye google’laMAMAnız tavsiye olunur)

Tamam ama fiziksel artıları da unutmayalım! Shari Benstock ve Suzanne Ferriss, Footnotes: On Shoes isimli çalışmalarında “Yüksek topuk bacakları olduğundan uzun göstermekte, ayağın kavisini artırarak görüntüyü hoşlaştırmakta ve ayağı olduğundan küçük göstermekte, ayrıca kalçayı yaklaşık %25 oranında kaldırarak (yaaa yaaa yazıyla YÜZDE YİRMİBEŞ hanımlar:)) arkaya kıvrım sağlamakta ve göğsü öne çıkarmakta” imiş! Kısacası “feminen figur”ü hop diye yaratıvermekteymiş!

Fiziksel üstünlük sağlamasının yanında yüksek topuklar hal ve tavrımıza da üstünlük katmakta! Shoes: A Celebration of Pumps, Sandals, Slippers and More kitabının yazarı Linda O' Keefe yüksek topuklar giyen kadın vücudunun ağırlık merkezinin ister istemez değiştiğini ve öne doğru kaydığını, bu şebeple de yüksek ökçeler üstündeki kadının e eda, o yukarıdan bakış, o “hah-hayyy alçak dağları ben yarattım” bakışıyla saniyenin onda birinde tek ayağı öne atıp, boynu şak diye yana yatırıp, eliyle bele destek vererekten omuzları düzeltip poz verebildiğini söylemiş! Yani dengede kalmak için mecburen havalı bişey oluyorz hanımlar beyler, mecburiyetten! Kendime saygı duyuyorum:) Ru Paul’un da dediği gibi “Şekerim bu saçlar, bu ayakkabılar ve bu tavırla lanet çatıdan bile yukarıdayım!


Bir çok ikinci dalga feminist hareket yüksek topukların erkek dayatması olan ve kadınların hayatını zorlaştıran şeyler olduğunu söylesede yok yok her musibetin kökünü de zavallı çocuklarda aramayalım. Asıl topuklu ayakkabı giyemezsin denirse bana nasıl ultra feminist, anarşist hatta terorist bişi olur çıkarım hayal edemiyorum! Hem öyle her şey erkekler için yapıyoruz sanılmasın, ayakkabılar da bize kalsın :p Kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmaya gore her 1000 kadından 920si kendi kazandıkları parayla aldıkları ilk ayakkabıyı unutmazken, ilk öpüştükleri kişinin adını bile hatırlamıyormuş, hıh!

Peki ya erkekler?? Erkekler için bir çift topuklu ayakkabı içindeki kadın neden daha cazip? Neden ellerinin ucunda pıt pıt yürümek zorunda kalan ve bu sebeple 5 dakikalık yolu 25 dakikaya çıkaran, karşıdan karşıya geçerken ekstra sorumluluk getiren, ayh oyh diyen, en sevimli en geniş gülümsemesiyle “sen arabayı al gel ben burada bekleyeyim” diye teklif eden topuklu pabuçları daha çok seviyorlar? Yine Külkedisi’ni örnekleyeceğim ama Cindrella’nın dangalak prensi bile neden kızın gözlerinin taa içine bakıp, onu tanıyıp “sensin Cindy!sensin!” diye nayır nolamaz'lamak yerine koca ülkedeki her kıza illa da bu pabucu giyeceksin diye diretiyor(hem de pudralamadan öyk) Mazallah hasbel kader başka bi kıza uysa onu alacak götürecek demek şatoya!

Sizce yüksek topuklar hızlanan ve zorlaşan hayatla, ve bu zorlaşan hayatta kadınların daha da çok yer almasıyla yok olup gider mi yoksa Darwin’le kol kola bunda da evrimleşir miyiz sevgili hanımlar??

RODARTE şovunda kendi tasarımlarından biri içinde defaten yerlere yapışarak, hepimizin içini acıtan Abbey Lee görüntüsünden sonra NICHOLAS KIRKWOOD pişmanlıktan uyuyamaz olmuş! Röpörtajlarından birinde “yüksek topukların kadınlar için çok riskli olduğunu ve topukların yani riskin gitgide yükseldiğini görüyorum” demiş ve modeller bile zorlanırken ortalama bir kadın(o ne demekse a-aa ortalamaymış prens deddim bağrıma bastım lafa bak sıska! ) bu ayakkabıları nasıl taşırmış! Bu anlamda kendini sorumlu hisseden tasarımcı artık daha giyilebilir ve rahat ayakkabılar tasarlayacağını söylemiş. Eğer bu kittylerin arkasında sen varsan Nicholas bozuşuruz, Victoria Beckham’ı da alır yanıma öyle dalarım sana haa!


Eh ben bu kadar yazdım, gerisini de Billy Joel’e bir de tabii size bırakıyorum. Hanımlar beyler yazın bakalım yüksek topuklar ve ayakkabılar size ne fısıldıyor :)


she cuts you once, she cuts you twice
but still you believe
the wound is so fresh you can taste the blood
but you don't have strength to leave
you've been bought, you've been sold
you've been locked outside the door
but you stand there pleadin',
with your insides bleedin',
'cause you deep down want some more
then she says she wants forgiveness
it's such a clever masquerade
she's so good with her stiletto
you don't even see the blade


[Kaynak: Gregg Hall EzineArticles -NY Daily News Paola Jacobbi-Benstock & Ferriss -Interdisciplinary Perspectives on Gender, Arielle Abeyta, Gus Stadler , Anne Dalke- High Heels: 4 Inches Closer to Heaven Arielle Abeyta –Mintel-High-Heeled-Shoes---A-Style-That-s-Here-To-Stay-YolBoyunca]


NOT: Ayrıca bu yazıyı böyle büyüklü, küçüklü, renkli şukelalı yazmama ilham veren KankaNerdeyimBen'e teşekkürler!

39 yorum:

Stilcatcher dedi ki...

ellerine sağlık.çok ama çok güzel bir post olmuş...

didinstyle dedi ki...

gerçekten süper bir yazı olmuş=) eline sağlık..

Marjo on makeup frenzy dedi ki...

Çok çok çok güzel bir yazı olmuş, bayıldım, harikasın :)

Diwonderland dedi ki...

Ellerine sağlık süper bir yazı olmuş, yarın topuklu ayakkabı giyip işe gideceğim kesinleşti:)

Koray Caner dedi ki...

Böyle bir şey yok ya.. Of yani oku oku oku bayılarak oku oku oku bayılarak oku... diye gidiyor.. Al bu yazıyı, koy bir dergiye, yüzlerce binlerce insan okusun.. Üzerinde bu kadar emek olan bir iş yaptığın için çok tebrik ediyorum seni, çok..

aysegul in ny dedi ki...

super super super basa donup ıkı kere daha okuyacagım ama bak http://aychulus.blogspot.com/2009/09/hersey-cindrellann-sucuydu.html bende aylar once bu dosyanın yavrusunu yazmısım cok hosuma gıttı :))

Adsız dedi ki...

çok güzel bir yazı yazmışsın, enfessss:)mesleğim gereği çünkü hep ayaktayım fazla topuklu ayakkabım olmamasına rağmen dolabı açtığımda yüzümde bir tebessümle baktığım ve elime aldığım hep o yüksek topuklular:))

Bilun ŞEN dedi ki...

Harika bir yazı olmuş yine Boom :) Üzerlerinde duramasam da, canım topuklu giymek istedi birden :))

ALIŞVERİŞ CİNİ dedi ki...

Yüksek ayakkabı dosyası olmuş bu resmen. Çok hoş, çok beğendim. Veee yüksek topukları hiçbir elbiseye aksesuara çantaya hiçbir şeye değişmem! Kıyafeti kıyafet yapan ayakkabıdır sözünün de arkasındayım.

MODA DUYGUSU dedi ki...

kesinlikle yüksek topuk,Ölümüne yüksek topuk...
Evet bir çift louboutin için ölebilirim.Evet evet kesinlikle :) off o kırmızı tabanını düşününce bile içim pır pırrr ediyor.
En sevdiğim ayakkabımı aldığım anı düşündüm de sanki hayatımın nirvanası.
Yanlış gelen tek bir nokta var bence her kadının yeni birkaç çift ayakkabıya ihtiyacı var:)
inanır mısın konuşurken bile hoşlanıyorum.İyiki tarzım ölümüne yüksek topuk:)
bence yüksek topuk giyinen kadınlar için bu gerçekten aşk.Çünkü aşk acıdır, acıtır ama yine de isteriz ayrılamayız bırakamayız.Yüksek topukta öyle hem canımızı acıtır,hemde alçak ayakkabıyla içimiz asla rahat etmez:) berbat hissederiz:)yüksek topuk yüksek topuk diye ölürüz:)hatta bazen saatlerce ayaklarım kendine gelemez o kadar zorlamışımdır ki içimden bi ses fısıldar 'duyguuu yarın babet giy barii lütfen'ama ertesi gün yine yüksek topuklarımla güne başlar aşkımı doyasıya yaşarım:)


Son olarak yüksek topuklarına aşık olduğumuz tasarımcıların alçak giyilebilir tasarımlar yapma girişimlerini kınıyoruz.Yapın siz kardeşim biz giyeriz:)Sorun değil:):)

cerryy dedi ki...

boomcum,
sana yazmak çoookk yakışıyor :)

topuklu ayakkabının yeri ayrı, ahh birde şu yollar her yerde dümdüz asfalt olsa..

sırf karşıdan karşıya geçmemek için türlü türlü numaraları bahane etmesem bende :)

Nil dedi ki...

Ay pek eğlendim pek öğrendim ne güzel yazmışsın özellikle %93 ümüzün ayakkabıya ihtiyacı olduğu konusuna değinmen çok iyi olmuş :P

Bahar dedi ki...

Bir kere dün akşam bir kere de bu sabah okudum... İçinde ayakkabı kelimesi geçen her yazı çok çekici :))) Ellerine sağlık... Bahar

BASHAK. dedi ki...

kesinlikle yeni bir cift ayakabiya ihtiyacim var!

Unknown dedi ki...

Dergi okuyor gbi hissettim müthiiiişşş :)))

casey23 dedi ki...

tatlım, çok sevdiğin bir konu da olsa inanılmaz çalışmışsın ve emek harcamışsın, ben tezimi böyle yazmadım!!! (hayır lisans diil doktora tezim :)) eline sağlık kesinlikle okuması çok güzel bir yazı!!

*STYLEBOOM* dedi ki...

ayy @modaduygusu harikasin:)) ask acitir valla dogru:)

Adsız dedi ki...

çok güzel bir yazı, hatta takip ettiğim pek çok blogda son zamanlarda yayınlanan en iyi post. örnek post olarak gösteriyorum bu işi nasıl yapacağını bilemeyenlere :)

canDirekli dedi ki...

şimdi :)

öncelikle..

öhüm öhöm..
artık yetkililer bu yazıyı viki ye mi koyar alırlar seni vogue'da mı yazdırırlar; boom'dan ökçe tarihçesi diye gazeteye mi ççıkartırlar bilemedim :)

bayıldım boom!

günde 1 saat nete giriyorum dakialardır buna takıldım yazıdan kendimi alamıyorum :) keyifli keyifli okudum hatta büyük bi haz aldım derken sona bi geldim benim adım var :D:D

kankanerdeyimben sizze ilham olabildiyse ne güzel efendim :)

valla hem iştahımı kabarttın hem gururumu okşadın harika bi yazı olmuş :)

tanrıçamsın yazdım twitter a da anla ne kadar beğendiğimi :)

onu da geçtim; diğer erkekler ne der bilemem ama yeni header'ım malumunuz louboutin elinden şampanya kadehi :)

stiletto dediğin sexydir efendim :D seni 1e3 alan koca da mızmızlanmaz sanırım ha ? :)

kendisi her gün ayrı bi huzurludur die düşünüyorum :)

hatta şanslı :)

aman nese işte :D ben bayıldım yaa ne desem az :)

Selin Ergeçer dedi ki...

A girl can never has too many shoes ;)

Unknown dedi ki...

Hemen koşup ayakkabı almak istiyorum :p :)))

canDirekli dedi ki...

ayrıca gaga der kiii :)

"a girl's just as hot as the shoes she choose" ;)

vintage peony dedi ki...

nasıl bir tutku bu ayakkabı böyle ya :)
ayrıca çok profesyonel bir yazı bu tebrik ederim boom!!

Burak Ünaldı dedi ki...

"Mesele kadınların %93'ünün yeni ayakkabıya ihtiyacı olması değil yeğen, mesele kalan %7'den bi kadın bulabilmek..."
Moda Dayısı.

canDirekli dedi ki...

ohaaaaaaaaaaaaaaaa! :D:D

burak yarıldık burda! :):):)

une voguette dedi ki...

oku oku doymuyorum,acip bir daha bir daha okuyorum!! inanilmazsin boom ya!! sen ne kadar yaratici,yetenekli,ilham veren bir kadinsin!! nazar degmesin boom'uma, allah arnavut kaldirimlarinda dusurmesin,sen buz ustunde bile gozun kapali yurursun 10 cm topuklularla!!
we love boom

Lyna dedi ki...

Moda Dayisi ? Valla yarildik

Zeynep dedi ki...

BOOM harikaa yazı olmuş bayıldımmm süpersin..sende benim gibi topuklu hastasısın ve sende benim gibi 37 numara giyiyorsun ve bende 1.65 boyundayım..dün itibariyle toplam 100 tane topuklu ayakkabım oldu bunların 28 tanesi CHRISTIAN LOUBOUTIN :)) kocam onlara gösterdiğin sevgiyi bana göstermiyorsun diyorr arada şakayla karışık ama ben onun gözüne güzel görünmek için topuklu alıyorum tamam kabul ediyorum birazda kendim için :p topuklularla aramda kimsenin bozamayacağı bir bağ var(tutku,neşe,sevinç,mutluluk,ACII)tatlım biz birgün buluşalım seninle sonuçta sende 37 no giyiyorsun seninle topuklulularımı paylaşabilirim şimdiye kadar kimseyle paylaşmadım ama seninle aynı duygular içinde olduğum için paylaşıyorum :))

*STYLEBOOM* dedi ki...

ahahah zeynepcim ya harikasin, 100 kesinlikle sihirli rakam yalniz, ondan sonra daha zor begenir hale geliyor insan yaaa:)) bence de bi gun bulusalm, ben zaten bir follower eventi duzenlemeyi dusunuyorum yakinda, supper olur:))

nazo dedi ki...

Kadınların %93'ünün yeni bir ayakkabıya ihtiyacı vardır. Bence bunu %99 yapalım :) Dün çok ihtiyacım! olan 2 ayakkabı aldım. Ohh be demem bu sabah işe gidene kadar sürdü. Bir ayakkabı daha istedim, kesin alınacak. Yok mu alternatifi, elbette var ama olmaz. Yarın gidip, alacağım.. Bunun sonu yok.. Yazı çok güzel olmuş ve kesinlikle bir derginin keşfetmesi lazım..
Bu arada merhaba Boom :)
Giyim zevkine ve yazı tarzına bayılıyorum!

*STYLEBOOM* dedi ki...

merhaba nazocum! ben de sana kesinlikle katiliyorum:) bu rakamlar kesinlikle yanli ne %93ü?! direk %99:))

makeupfile dedi ki...

BOOMcum yazın mükemmel:) yazdıklarından yola çıkarak neden kadınların ayak,ayakkabı konularına bu kadar takıldığını/önem verdiğini bende merak ettm ve araştırmak istedim.ve birşey dikkatimi çekti.çinde uygulanan yöntemle alakalı baktığım resimlerde(hiç iç açıcıcı olmasa da :)) birşey farkettim.uzaktan bakıldığında o sarılmış ve üçgen haline getirilmiş ayak, aslında topuklu ayakkabılar üstündeki bir kadını anımsatıyor:) ama dolgu topuk tabi :D yandan bakıldığında.parmak ucuna basıyormuş gibi.ztn topuklu ayakkabılar üstünde de aynı edayla durmuyor myuz:)10. yüzyılda uygulanmaya başlanmış.topuklu ayakkabı ise sonraları icad edilmiş yazdığın gibi.bence yakalamaya çalıştıkları görüntü aynı:D tabi çinliler daha ilkel ve daha kalıcı çözüm bulmuşlar akıllarınca:) keşke topuklu ayakkabıyı bi deneselerdi :D neyse fazla uzattım canım kusura bakma.sadece dikkatimi çeken şeyi senle paylaşmak istedim:)öpüyrm seni kocaman ve bu güzel yazın için tebrik ediyorum:)

*STYLEBOOM* dedi ki...

@dr. fashion off supersin!! bir yazimin ustune boyle ars. yapilmasi acaip hosuma gitttiiiiiiiii:)) ve evet bence de aynen dedigin gibi olmali!

Rana Öztok dedi ki...

YENİ OLUŞTURDUĞUM AYAKKABI MARKAMI İNCELEMEK İÇİN : http://www.kuklashoes.com/

TAKİP ETMEK İÇİN:
http://www.facebook.com/#!/group.php?gid=100908186628419&ref=ts

Onur Çiçek dedi ki...

gerckden de çok emek verip yazmışınn çok güzel tebrik ediyrm bu kadar uzun olmasına ragmen oldukca akıcıda

Handezen dedi ki...

BU YAZININ HER KELİMESİNE KATILMAYAN BİZDEN DEĞİLDİR!

Seni daha bu gece sosyal medyada tanıdım ama şimdiden çok sevdim! Bloguna bayıldım <3 <3

demet dedi ki...

rönesans döneminde başlamışlar topuklu giymeye erkekler bile giymiş bi ara.rönesans yenilik dönemi ya bu yenilik de böle başlamış işte ve günümüze kadar gelmiş.şuan sadece moda değil aynı zamanda çok büyük bir tutku bence yani bende öyle.yazıyı çok beğendim.babet almayı düşünüyordum bu yazıyla fikrim değişti.tabi ki tabi ki ve yine tabi ki topukluuuuu hem de platform topuk =)ayrıca faydası bile var benim gibi azcık düz taban olanlara...böyle de pay çıkarırım kendime :D

starlet dedi ki...

dediğin gibi biz çoğu zaman elbiseye göre ayakkabı almaktansa ayakkabıya göre elbise almaya kalkıyoruz bende bu durumu mezuniyet dönemimde yapmıştım ve ilk yüksek topuklu ayakkabımı hiç düşünmeden almıştım tabikii ne ona göre kıyafet buldum ne de yürüyebildim başka bir topuklu ayakkabı daha almak zorunda kaldık ama pişman değilm bir taşla iki kuş vurmuş oldum sankı :)
harika bir post olmuş okuduktan sonra gözüm direk papuçalrının olduğu posta kaydı onlar da bir birinden güzel :))

Smy dedi ki...

Sana şöyle söyleyeyim: Köy okulunda öğretmen olsam da, taşlı yollardan geçsem de topuklu ayakkabıdan vazgeçmem :)