10 Temmuz 2011 Pazar

ANAR"CHIC" : Franza Sozzani ve Steven Meisel İkilisi

Franca Sozzani, 1988’den bu yana modanın incili denen bir derginin, modanın otobüs dahi beklerken yaşandığı bir ülkedeki edisyonunun patroniçesi: VOGUE Italia’nın. Kreatif vizyonuyla hep farklı bir yerde konumlandırılan, tamamen İtalyanca olmasına rağmen yok satan tek VOGUE’un.



Steven Meisel, sayısız başarılı reklam kampanyası, editöryal ve moda fotoğrafçılığındaki “ilk”lerin yanısıra , 1988’den bu yana VOGUE ITALIA’nın her kapağına istisnasız imzasını atan adam. Aralıksız 24 yıldır heyecan uyandıran, provoke eden, protesto eden, şaşırtan kapaklar.



Sozzani VOGUE Italia’nın başına geçtiğinde bir dergiden çok bir katalogla karşı karşıya olduğunu düşünüyordu, sadece İtalyanların okuduğu ve İtalyan tasarımcıların göründüğü bir katalog. Ve Sozzani, ona uluslararası bir dergi niteliği kazandırmaya karar verdiğinde, İtalyanca pek de yaygın bir dil olmadığından, kelimelere gerek duymadan hikayeler anlatabilecek isimlere ihtiyaç duydu. Editörün sadece moda, stil ve trend değil; dünyayla ilgili, politikayla ilgili, olan bitenle ilgili söylemek istediklerini kelimeler unutulduğunda bile akıllara kazıyacak imajlara. Bu istek VOGUE Italia’yı, dünyanın önde gelen fotoğrafçılarının limitleri zorlamasına, çığır açacak işler çıkarmasına kısacası “uçmasına” izin verdiği bir özel platforma dönüştürdü. Ve Sozzani, pek sık rastlanmayacak yeni bir şey yarattı; politik, provokatif, kimi zaman anarşist duruşu olan mainstream bir “moda” dergisi. VOGUE Italia her zaman doğru kızı, doğru yerde, doğru fotoğrafçıyla en beklenmedik hallerde görüntüledikçe hem konuştu, hem konuşuldu.



İşte tam bu noktada Steven Meisel’ın farklılığı zirve yaptı! Meisel’in sosyal trendlere, politik durumlara, olaylara göre şekillendirip senaryolandırdığı moda editöryalleri Franca Sozzani’nin aradığı duruşa öyle cuk oturuyorduki, Meisel VOGUE Italia’dan kartblanşı kaptı.



Bugün hala bu ikilinin moda dünyasının pırıltılı illüzyonları içinde kimsenin kolay kolay cesaret edemeyeceği işleri insanları bölmeye, bir dolu övgünün yanında bir dolu sövmeye, sansasyon yaratmaya ve en önemlisi de “çok sattır”maya devam ediyor. VOGUE Italia, moda dergisi okurken düşünmek istemeyeceğin şeyleri düşündürmeye, karşılaşmak istemediklerini gözüne sokmaya, unutmaya çalıştıklarını ansızın hatırlatmaya hazır bekliyor. Sozzani, bir gün blogunda dergisini pek tabii bu provokatif kapakların sattırdığını açıkça söylüyor, ve ekliyor, “Bu sebeple VOGUE Italia başka hiç bir şeye benzemiyor, risk almakta herkesten farklı olduğu için.”.



Blogu sayesinde vakıf olduğumuz kişisel görüşlerinde bir çok ünlü fotoğrafçıyı fazla nudist olduğu için teşhirci ve çöplükten farksız bulan, insanların kaba ve çirkin olana düşkünlüklerine anlam veremediğini söyleyen, kişisel stil bloglarını soğuk algınlığı gibi bulaşıcı bir hastalığa(!) benzeten, Jersey Shore’un İtalya’ya gelişini yerden yere vuran, birinde konuk jüri olmasına rağmen televizyonlardaki moda programlarını aşırı sıkıcı bulan bu özünde tutucu bile sayılabilecek İtalyan eliti kadın, söz konusu dergisi olduğunda Steven Meisel’le uçurumun dibine kadar gidip, protestin hakkını verebiliyor.



Özellikle Amerikan politikaları ve Amerika etkisinde oluşan sosyal trendleri objektif altına yatırmayı seven ikili, bir moda dergisinden beklenmeyecek iğnelemeyi yüksek moda markaları, tasarımcı parçaları, topuklu ayakkabılar, paha biçilmez mücevherler arasından yaratıyor. Franca Sozzani , “Amerika’ya her gidiş gelişimde ilhamla doluyorum” derkenki ince alaycılığını Steven Meisel’in karelerine teslim ediyor. Örnekleri mi?



The State of Emergency 11 Eylül’ün 5. yıldönümünde, Bush yönetimin abartılı güvenlik önlemleriyle yarattığı korku toplumu ve polis devletini , terör şüphesiyle zorla arabasından sürüklenen, kafasına silah dayanan, zor kullanarak göz altına alınan, polisten şiddet gören, kelepçelenip tutuklanan, güvenlik sebebiyle havalanında çırılçıplak soyulan, mahrem yerlerine kadar aranan Hillary Rhoda ve Iselin Steiro’lu fotoğraflarla anlattığı editöryal hem sert eleştirileri hem “helal olsun”ları eşit derecede alıyordu. Politik dergiler dahil kimsenin bu derecede kanlı canlı yapamayacağını dünyanın süper gücünün gözüne bir moda dergisi sokuyordu.



Water& Oil Sozzani ve Meisel işbirliği, insanların isyan edip baş kaldırması gerekirken sessiz kaldığı olaylardan bir diğerine, BP’nin Meksika Körfezi’nde yarattığı doğa felaketine ise 2010 Eylül’ünde, yani yine en çok satan ayda, tam 24 sayfasını ayırıyordu. Bir deniz canlısının petrole bulandığı için nefes alamayıp, can çekişerek ölmesi yürekleri sızlatmıyorsa bile Kristin McNemany’nin yani bir insanın petrole bulanmış, nefessiz kalmış, ağlara dolanmış, tüyleri parçalanmış şekilde ölmek üzere olan görüntüsü pekala dikkat çekecekti.



Kristin’in canı candı da ördeğinki patlıcan mıydı? Bir çokları Sozzani’yi böyle bir felaketi couture elbiselerle bir moda dergisine taşıdığı için “büyüleyiciymiş” gibi göstermekle suçlasa da, ince zekadan nasibini almış olanlar onu hümanize ederek okyanusun yaşadığı dramı anlattığı ve elinde dergi konuya kafa yormayanlara bile bir tokat patlattığı için onu tebrik ediyordu.



Makeover Madness Sozzani editörlüğünde Meisel, Linda Evangelista’nın ön planda olduğu, zengin ve güzel kadınların, estetik operasyonlara bağımlılığının, güzelliğin ve gençliğin saplantıya dönüşünün hikayesini yine kanlı gazlı bezler, botoks iğneleri, dayanılmaz acılar içinde görüntülenen, ayağa kalkmakta zorlanan, her tarafları sargılı ve yatıştırıcılarla durabilen modeller aracılığıyla hep yaptıkları gibi –rahatsızlık verecek- şekilde 80 sayfa boyu süren bir fotoğraf çekimiyle anlatıyordu.


“Öncesi”-“Sonrası” görüntüleriyle zenginleşen, estetikte doyum noktası olmadığını ifade eden editöryali bir çoklarının midesi dahi kaldıramamış, tıp birliklerinden ise dergiye olayı abartıyorsunuz tepkileri yağmıştı.



All Black Issue Moda endüstrisinde ayan beyan meydanda olan ırkçılığa en büyük kontratak yine her 10 şovda ancak 1 siyahi model görebildiğinden, siyah modellerin çok nadir kapak olduğundan şikayet eden ve siyah modeller sattırmıyor diyen reklamcılara öfkelenen Franca Sozzani’den geliyordu. Yine Amerika’dan gelen dalganın, Obama’nın başkanlığının katkısını da elbet saklamıyordu. Sadece siyahi modellerin yer aldığı All Black Issue isimli 2008 Temmuz sayısı daha ilk günden tükenip yeni baskılara giriyordu, üstelik siyah modellerin olmadığı reklam kampanyalarının o sayıda %30 daha fazla sayfa talep etme ironisiyle!



Bir zamanlar “ayy ne tatlı oradaki ünlüler, böyle çok cool markete filan kendileri gidiyorlar” dediğimiz ama git gide komik olmaya başlayan Hollywood ünlülerinin casus paparazzi kameralarına en doğal, en çabasız halleriyle güya(!) yakalanıverdiği hallerinden esinlenen Celebrity editöryalinde ise Meisel, elinde Starbucks’ı, yarı çıplak boyfriendi ve pijamaları içinde benzinliğe uğrayan; evli, mutlu çocuklu alışveriş eden; hamile haliyle sigarasından bir fırt çekiveren; yeşilliğini arabasına yerleştiren modelleri “gizlice” görüntülüyordu. Bu editöryal de Amerikancı bir ilham mı veriyor yoksa dalga mı geçiyor ikilemiyle yine çokca konuşuldu.



Aralık 2009’da VOGUE Italia sayfalarını dalga dalga yayılıp bir fenomene dönüşen Twitter modası süsledi! Steven Meisel “Meiselpic” adını verdiği karelerle hayatının her anını görüntüleyip, anında binlerle paylaşmana olanak veren Twitpic’i anlatıyordu; evde, işte, hatta tuvalette! “Galiba domuz gribi oldum, çekime gelemeyeceğim, yolladığım kıyafetleri giyip bana Meiselpicleyin” twitlediği ilk sayfayı Lara, Freja, Gisele ve daha bir çoğunun ardı sıra yollamış gibi yaptığı 20 sayfalık twitpic kareler takip ediyordu. Bir sosyal trend daha, trendler yaratan İtalyan VOGUE’unda yer bulmak için illa podyumda doğmak zorunda olmadığını tüm dünyaya haykırıyordu.

Bu yazı XOXOtheMag Mart sayısında yayımlanmıştır.
Görseller: VOGUE Italia


12 yorum:

What's Next dedi ki...

vogue italia hakkında çok fazla bilgim yoktu, bundan böyle sürekli takip edicem. ayrıca harika bir yazı olmuş, teşekkürler :)

Unknown dedi ki...

çok başarılı bir yazı keyifle okudum

Lumos Design dedi ki...

bugüne kadar çoğunlukla carine roitfeld nedeniyle fransız vogue'u, anna wintour ve kürk merakından pek hazetmesem de nadiren de amerikan edisyonunu tercih ediyordum. ama bundan böyle kesinlikle italyan vogue'u takipteyim. harika yazı, teşekkürler boom!

http://lumosdesigns.blogspot.com

mordolap dedi ki...

cok eglendim okurken. ben de eylul ayina "yatirim" yapmayi planliyorum. italyanca bilmedigim icin hic almayi dusunmemistim ama nasil unuturum ki modanin dili yoktur :)

The Lizard Queen dedi ki...

uzun zamandir okudugum en keyifli yailardan biri boom. super olmus.

Ozan Alçın dedi ki...

U know that I love u

STYLEISTICO dedi ki...

Çok güzel ve başarılı bir yazı, güzel analiz olmuş canım. çok keyifle okudum :)
Emeğine sağlık

Nur Karaata dedi ki...

harika olmuş canım

Modagrafya dedi ki...

Harika yazı olmuş, böyle yazılar okumayı seviyoruz, ne güzel bir inceleme olmuş, akademisyenliğin getirisi var tabii, bu tez yazar gibi yazdığın yazılarını okurken büyük keyif alıyoruz her zaman:)
Bu all black issue olayı dergicilik tarihinde en takdir ettiğim olaylardan biridir. Birbirinden güzel siyah modeller, beyaz mankenlerle eşit sayıda başvuru yaptıkları halde podyuma bu eşitlik yansımadığı için çok şikayetçiler. Ajanslara "etnik görünümlü manken göndermeyin" diyenler bile varmış. Ayrıca 1-2 sene önceki Rihannalı çekim de unutulmaz bence.

modafobik dedi ki...

Huh gerçek anlamda bir yazı olmuş Boom! İyi araştırmışsın ve arşivler süper, bu yazını direk arşive atıyorum :))

*STYLEBOOM* dedi ki...

@whats nect cok sevindim tesekkurler:)

@rookiecimm cok tesekkurler:)

@lumos tesekkur ederim. takip et bagimlisi olacaksin:)

@mordolap degil mi amaa:)

@gizme dalyan tesekkurleer:) ben de uzun zamandir ara vermsitim

@ozanalcim me too:)

@styleistico tesekkur ederimmm:)

@nur karaata tesekkurleer:)

@istanbuls finest tesekkur ederimm daha da cok yazmak lazim ama cok zaman aliyor tabii arastirma kismi:)) bu motivasyon iyi geldi

@modafobik tesekkur ederimmm! senin arsivinde olmak ne guzel!

Melis dedi ki...

Harika bir inceleme olmuş. Sana ve kalemine bayılıyorum. Okurken çok keyif aldım. Ellerine sağlık Boom :)