IFW sürecinde bilgi alabileceğimiz, fikir sunup, fikir edinebileceğimiz hemen her şeye engellere rağmen dahil olduk, bunlardan biri de ELLE'in düzenlediği 'Türk tasarımlarına dünyanın neden ihtiyacı var?'' konulu paneldi. Yukarıdaki harikulade tesbite daha sonra geleceğim.
Moderatörlüğünü Serhan Ada'nın yaptığı panelde Fatoş Ahunbay, Yılmaz Yılmaz(Koton), Süleyman Orakçıoğlu(Damat/Tween), Bahar Korçan ve Bora Aksu(oh ne güzel) gibi isimler vardı, bir de Brezilya'dan Sao Paolo Moda Haftası ile ilgili bize bilgiler veren ismini yazamadığım bir konuk( Sii siii'den öte bu dilden anlamıyorum ne yapalım:)).
Esasen pek güzel bir konu başlığına sahip olan panel her konuşmacının aldım sazı elime şeklinde uzattıkça uzatmasıyla, bir Türk klasiği olan "biz ne imkansızlıklar içinde böyle yaptık, biz şöyle ettik" klişesiyle son derece sıkıcı bir hale gelip uzadı, işin interaktif kısmına yani soru-cevap kısmına çok istediğim halde kalamadım çünkü bir yandan tek kişilik bir ekip olan STYLEBOOM'un defileleri de izlemesi gerekiyordu, (yoksa twitterdan defilelere gelmiyosunuz diye iğneleyen olur aman:)
Moderatörün sorduğu sorular genelde ilk cümlede cevap verir gibi başlayıp, ikinci,üçüncü cümleler itibariyle çerçevenin çok çok dışına çıktı. İlk olarak "fast fashion" ve "slow(designer ) fashion" arasındaki fark, varsa mücadele, ikisinin kimler için, nerede durduğu gibi konular konuşuldu. Tabii ki son dönemin yükselen yıldızı "affordable luxury" yani ulaşılabilir/karşılanabilir lüks gerçekten var mı, bu bir ilüzyon mu, lüks ve yüksek moda nereye kadar inebilir, fast fashiona yenik düşüldü mü gibi konular KOTON yöneticisi Yılmaz Yılmaz tarafından haddinden fazla uzatılarak bir ara bitirildi. Bu arada bizim büyük mağazacılık dediğimiz "one-stop shopping" de ele alındı, kısacası Türk modasına gelemedik gitti.
BAHAR KORÇAN ise yine kendi belirlediği çerçevede konuşmayı tercih etti, bir kaç koleksiyondur tasarımlarıyla ifade ettiği protest duruşu söze taşıdı, modanın dünyaya yaptığından nefret ettiğini, yeni modanın sürekli ve hızla tüketime özendirdiği, bu tehlikenin farkına varılmasını arzu ettiğini belirtti. Burada kendisine genel anlamda hak versem de hayalini kurduğu şeyin imkansızlığına değinmek isterim, bir gün tüketimin azalacağı ve yalnızca doğal materyal kullanan kendi markası gibi bir pamuklu gömleğe 700 lira verip yıl boyu başkaca hiç bir şey alınamayacağı ilüzyonundansa kendisinden bu duyarlıkla "sustainability"ye eğilmesini beklerdim. Sadece pamuk, yün eğirelim, giyelim durumu artık milattan öncesinde kalmış, bu farkındalığı sağlayacak eğitim ve toplumsal bilinç unsurları yerlerde sürünür hale gelmişken, kalmayan ya da imarlaşan pamuk tarları ardından ağlamakla zaman kaybetmek anlamsız, hızlı moda ya da yavaş moda artık sürdürülebilir, geri dönüşebilir, geri kullanılabilir materyallere eğilmeli. Belki 700 liralık tasarım ürünü bir pamuklu gömlek değil ama 70 liralik geri donönüştürülebilir malzemeden üretilmiş olan tayt dünyaya biraz daha zaman kazandırabilir. Bunların dışında Korçan hep ifade ettiği üzere genç tasarımcıların yine kulağını çekerek "2 defileyle oldum sanmayın hııı" demeyi ihmal etmedi, belki burası için geçerli ama mesela Ghesquiere, Wang ya da Wu için geçerli olmadığı çok açık!
Konuşmaya devam eden Süleyman Orakçıoğlu benim hayran olduğum isimlerdendir, hem çok başarılı, hem vizyonlu ve hem de genç tasarımcılara sahip çıkan, destek olan bir isim. 20 yıl önce Türkiye'nin sadece fason bir üretici olarak anılırken bugünkü noktaya gelebilmek adına kendi grubu ve Türk tesktil sektörü ne aşamalar geçirdi anlattı.
Ve sonrasında bizim "sonunda sonunda" iç geçirmelerimizle BORA AKSU mikrofonu aldı, alır almaz da konu başlığının cevabını tüm gerçekliğiyle, kısa, öz ve net şekilde ortaya koydu: "Dünyanın Türk modasına ihtiyacı yok, dünyanın iyi tasarıma ihtiyacı var: bu da Türkiye'den çıkarsa ne hoş". Üstüne konuşmak gereksiz çünkü artık küreselleşmesini neredeyse tamamlamış, hatta bundan sıklımaya başlamış dünyada modanın milliyeti de kalmadı. Aksu, konuşmasına bir başka doğru tespitle devam etti "Buraya insanları ve ilgiyi İstanbul güzel olduğu için değil tasarım iyi olduğu için çekmeye çalışmalı, haliyle bu da zaman alacaktır". Bu cümleyi özellikle el bebek gül bebek ağırladığı yabancı basını tam da defile saatlerinde hem de genç isimlerin yer aldığı defile saatlerinde İstanbul şehir turuna çıkaran zihniyete ithaf ediyorum!
Konuşmacılardan "ne de güzel söyledin" diyeceğim ikinci isim de Fatoş Sancar Ahunbay'dı. Moderatörün kendisine "Mücahit Türk modacılar ne zaman gelecek?" sorusu üzerine, "pazarlamacılar ve satışcılar ne zaman hayatımızdan çıkarsa" diye donkkkkkkk br cevap verdi, salonu bitirdi:) Kendisi dünyanın Türk modasına ihtiyacı olup olmadığından önce dünyanın "yeni ihtiyacı"nı tanımlamak gerektiğini söyledi, ve bu tanımı yapmaktan başkaca bir şeye de ihtiyacı olmadığını belirtti.
Son konuşmacı benim ruhumun da son damlalarını emen Brezilya'lı konuktu, bir kez olsun Brezilya dizisi izlemiş hepimiz bu milletin konuşmaya bir başladı mı bitiremediğini bilir! Telenovelas kıvamlı konuk dünyada kendine ciddi yer edinen ve oldukça çok konuşulan SAO PAOLO moda haftasına nasıl bu noktaya taşıdıklarını anlattı, bunun için 30 yıllık bir proje planı yaptıklarını söyledi. Bu anlamda IFW ile benzerlikleri, artı ve eksilerdeki aynılıkları dile getirerek biraz daha zaman gerektiğinden bahsetti. Yine de "Galata kuleniz bile Brezilya'dan 3 kat daha yaşlı" diyerek buradaki tarihin ve zenginliğin övgüsünü yapmayı ihmal etmedi.
Benim de Marimar'dan farkım yok haa, amma anlatmışım, artık bitiriyorum:)
Fotoğraf: Tolga Günay Fotographia
6 yorum:
Yazıya ayrı bayıldım, Bora Aksu'nun sözlerine ayrı :)
sen modasi haftasi yap, yabanci basin cagir ,sonra turustik gezi yaptir.yok bole bi si..Bi de su var, biz neden hep agirlamak zorundayiz yabancilari.Onlar bizi agirliyor mu ole acaba?Kendi tecrubelerimden biliyorum, genelde bi aksam yemege cikarir hadi eyvallah derler..sehiri hep kendimiz gezeriz.ama bize gelince de beklerler ilgi alaka.bi sefer agirlamamistik, aynisi yaptik onlarin yaptigini tu kaka olduk.
bu paneli yazman çok iyi oldu, ben kaydedemediğim için yazamamıştım, insanların İstanbul Fashion Week'te defileler dışındaki etkinlikleri de okumaları çok önemli. teşekkürler paneli yazdığın için:)
Pazarlamacılar ve satışçılar olmazsa tasarımlar nasıl duyurulacak ve satılacak acaba? Tabii hepsini kendileri için tasarlıyorlarsa o ayrı ;)
Yalnız o bu değilde "Telenovelas kıvamlı konuk" kısmında gevşettin beni be kadın, hele "Marimar'dam farkım" mevzusu konuşmamız üzerine güzel geldi :)
Ne konuşmuşlar acep diye merak edenler olur malum; yazacaksan tam yaz, bir işi yapacaksan tam yap... Açıklaması altta...
Diyorum ya devamlı; MODA BLOGGER'ıyım diyorsan böyle yazacaksın kardeşim!
Bayıldım, hepsi benim olsun türünden 1 2 satır yaz bırak, IFW izlenimlerim de sonrada...
Olmuyor, yakışmıyor...
Umarım vermek istediğin mesaj basına da, blogger arkadaşlarımıza da "bende dahil" örnek olur.
Emeksiz yemek olmaz diyor, kalemini mesleğin gibi akademisyen edasıyla kullanmaya devam etmeni diliyorum.
@koray caner evet bir konustu pir konustu:))
@itir ay evet "turk misafirperverligi" bu defa oldukca stratejik bir hataydi!
@istanbul's finest rica ederim, sana tamamen katılıyorum bunlar da defileler kadar onemli
@ozge kihkih:))
@stil direktörü edicim evet yaa kac saat surdu acaba:)) guzel sozlerin icin de cok cok cok tesekkur ederimm.
Yorum Gönder