26 Şubat 2010 Cuma

VOGUE TURKIYE 55 | Benim VOGUE'um...

For English version please click here...

Ben VOGUE’umu çok sevdim, yıllardır Türkiye’ye gelsin diye beklediğimden, haberi aldığımdan bu yana gün saydığımdan “objektif” olmadığım sanılmasın!! Gerçekten de dolu dolu, kopyalanmamış, şaşırtan, eskileri hatırlatan, yenilerden haber veren, bambaşka, özgün bir VOGUE günlerdir elimdeki. Hani bu tarz dergileri elinize alınca ilk önce hızlı hızlı fotoğraflara bakarsınız ya, bir tembellik anı, spor salonunda dinlenme saati, belki seyahat ya da kumsalda geçirilecek zaman lazımdır her köşesini okumak için, bu öyle değil, resimlere bakayım diye açtığınızda kapağı bir başlığa takılıveriyorsunuz, köşedeki bir kelimeyle heyecanlanıyorsunuz, hatıralarınızı tetikleyecek bir isme rastlıyorsunuz ve başlıyorsunuz okumaya, vakit bulduğunuzda değil vakit yaratarak.



Bir çokları için kapak ilk sayı için yeterli görünmedi, evet çok sade ve gösterişsiz ama aynı zamanda klas ve elegan, dergiyi aç ve keşfet diyor model. Pastel renkleri ve Jessica Stam’in muzip bakışı, fonu aydınlatan muhteşem teni ve saçları, ve bir tutam mutluluk rengi ile bence çok güzel. Ve tabii onu bir usta çekmiş, Patrick Demarchelier.



İlk olarak aralıksız 96 sayfalık reklamlar başlıyor, büyük destek; dergi, reklam açısından sorun yaşayacağa benzemiyor, başarılı VOGUE’ların %50lik reklam oranını tutturmuş söylendiği kadarıyla. Hızlı hızlı editörün notuna geçiyorum, diğerlerinden farklı, Seda Domaniç’in bir fotoğrafı yok, onu anlatan kitapların ve kalemlerin, masasının fotoğrafı var yerinde. Editör’ün Notunu beğeniyorum, çünkü içten, çünkü VOGUE’un başına geçtiğinden bu yana kendisi hakkında konuşulanlara da samimiyetle cevap vermiş, çünkü heyecanlı ve öğreniyor olduğunu itiraf etmiş. VOGUE’un etkinliğini çok çok başka bir pencereden nasıl gördüğünü anlatmış, ki ben özellikle o kısmı çok beğendim.



Tarihe ve modaya neredeyse aynı oranda düşkün olduğumdan, Zeki Müren’li “Kıyafet Inkılabı” ve Türk modasının ölümsüz ustalarının eski eskiz ve modellerinden yola çıkarak yeni tasarımcılarla yeniden yorumlanan “Zaman Makinesi” bölümlerine bayılıyorum. Bir de tabii VOGUE’un yıllar içinde Türkiye’de yaptığı moda çekimlerine ayrılan arşiv sayfalarına, Nemrut’da Tanrıların kucağında 60’ların modası, semazenler arasında uçuşan etekler, saray halılarına sarmalanmış Linda Evangelista. Zeki Müren’in inanılmaz kostümlerinin tasarımcısı, hikayesi, onlara nasıl isimler verdiğini okumak heyecan verici, bir çiçekten, bir güfteden, bir su damlasından esinlenip de kendine kostümler hazırlaması, ve özellikle son gecesinde yani yıllar yıllar önce kostümlerinden birine “Milenyum” adını vermesi beni büyülüyor. Kalkıp fizzy’den “Şimdi Uzaklardasın...” şarkısını çalıyorum. Fevziye Kamer, Vural Gökçaylı, Yıldırım Mayruk eskizlerinden yaratılan yepyeni tasarımlardan en çok Simay Bülbül atölyesinde hazırlananı beğeniyorum, ama hepsi eskiye selam duruken nasıl da yepyeni.




En beğendiğim editöryallerden biri “Oyun Başlasın”...Styling çok güzel üstelik gayet satın alınabilir parçalardan oluşturulmuş, ilham veren fotoğraflar. Diğer favorim İstanbul’un bulunmaz mekanlarında Rahmi Koç Müzesi’nde, Sirkeci Garı’nda, Santral’de yapılan couture çekimler, burada balonların süslediği ve ayakkabıların saçıldığı karelere hayran kalıyorum!





Diğer favorim Mardin’de geçen “Batılı Göçmen”, yabancı sanat yönetmenleri Türkiyeliliği nasıl yakalayacak, buradaki kaosu, karmaşayı, etnik sentezi nasıl süzecek endişelerine gülüyorum, benim için Mardin’de bir evin bir göz odasında üstündeki dantelli, nakışlı örtüyle masada duran telefon yeterli, yanıbaşında GIVENCHY içinde bir model. Tüm beğenilerim Emre Doğru ve Mary Fellowes’a çıkıyor.




Tüm dünyada eski süpermodeller yeniden zirveye tırmanmışken, bizim eski süpermodellerimize de VOGUE Bodrum’da Çingeneler Zamanı’nı yaşatıyor. Çekimler puslu, ve sanki Begüm Özbek hariç hepsi birbirine benzemiş, artık eş ve anne olmuş bütünleşmiş başka bir dünyaya geçmişler.



Ve tabii hayran olduklarım, Yıldırım Türker’in kalemi ve Sezen’in büyülü notuyla Ferzan Özpetek ve kucağında oyuncak bebeği ile Ricardo Tisci’li sayfalar, onların içi dışı.




Bir blogger olarak kocaman BLOG puntosunun altında Garance Doreyi görüyorum, VOGUE bize de yüzünü dönüyor, ne güzel.



[Görseller: Vogue Turkiye Mart 2010]

MILANO MODA HAFTASI | DSquared2

For English, please click here...



Genel olarak hep çok genç, çok Amerikan, sportif ve seksi koleksiyonlara imza atan DSquared2 bu defa tamamen vamp olup çıkmış! Belki onlar için yeni bir şey ama benim için bir çift siyah ya da kırmızı lateksden fazlası değil… Dean ve Dan ikizlerine atfen modeller de podyumda bazen ikizleri andıracak benzer kostümler içinde birlikte yürüdüler. Koleksiyonun neredeyse tamamı siyah ve kırmızıdan oluşuyor, arada bir kaç parça gri elbise ve boz kürkler var. Diz üstü çizmelerin topukları ve kırmızı uzun eldivenler en beğendiğim detaylar, bir de çıplak ten üzerinde mercanı andıran desenler.








[Görseller: style]

MILANO MODA HAFTASI | PRADA

For English, please click here...



90’ların PRADA’sını sandığından çıkardığını söyleyen Miuccia, koleksiyonunda elegan ve feminen parçalardan, kalın, sıcak ve kocaman saç örgülerinin süslediği parçalara kadar geniş bir yelpaze sundu. Kareler, pencereler, göğüste zengin fırfırlar, bele oturan kabarık ya da küloş etekler, yün kazak, elbise ve hırkalarla kimi zaman dişil kimi zaman neşeli ve oyuncu bir koleksiyon PRADAn ınki. Çoraplara pek bir düşkün olana PRADA aksesuar olarak bu defa saç örgülü yün çoraplar, neşeli ayakkabılar, ince kemerler kullanmıştı. Devetüyü, kahverengi, kiremit, saks mavisi ve siyah temel renklerdi. Ya kırçıllı yünlerle ya da amorf karelerle desen katılmıştı. Ben pencere ve fırfır trendinin birleştiği hacimli elbiseleri pek beğendim, bir de örgü ya da kürkle süslenmiş sivri yakaları! Kaşmir, yün, rugan ve deri sıkça kullanılmıştı.








[Görseller:style,wwd]

MILANO MODA HAFTASI | ALBINO - No. 21

For English, please click here...

ALBINO:




ALBINO koleksiyonu nötral ve yumuşak tonların kullanıldığı yine yumuşak şekilli tasarımlara sahip. Diz üstü trapez kesim ya da bileklere uzanan ince kalem figürlerden oluşan cape, palto, elbise ve ceket-etek takımlar görüyoruz. Truvakar kollar, hakim ya da bebe yaka tercih edilmiş. Boyunda burada da kravat-fular arası aksesuarlar var. Krem, karamel, uçuk mavi, kahverengi ve siyah temel renkler, bunlara karışmış sakin desenler kullanılmış. Ben özellikle koltuk kumaşını andıran desenli parçaları beğendim. Kıyafetlerin içi ve dışında farklı renk kullanılarak derinlik sağlanmış.








No.21:

Geçen yıl Haziran ayında ALESSANDRO DELL’ACQUA isim ve şirket haklarını kaybeden ve korkunç bir yıl geçirip, ilkbahar sezonunu boş geçiren Dell’Acqua moda sektörüne NO.21 adıyla geri döndü! Geçmişten ders aldığını ve bu kendi kendine finanse ettiği koleksiyonda daha giyilebilir, geceden çok günlük kıyafetlere odaklandığını belirtti. Koleksiyonda uzun ve ince silüetler, mavi ve devetüyü kombinler, maskülen detaylar göze çarpıyor. Devetüyü ve siyaha karışan petrol yeşili, fuşya ve mavi en canlı tonlarında. Dantel ve tüylerle yaratılmış çok hafif, çok yormayan lingerie etkisi eski zamanlarını hatırlatıyor.






[Görseller/Images:style]

VOGUE TR 58, NINE WEST ve BAHAR KORÇAN Booklet'in Sahipleri Belli Oldu!



Bu hafta benim için çook güzel geçti, öncelikle blogumun 1. yaşını kutladım ve sizden gelen mail ve yorumlarla iyice coştum:) Sonra en sonunda kavuşabildiğimiz VOGUE Turkiye'nin özel bir sayısına sahip oldum, ve hatta bir tanesini de hediye etmeye karar verdim. Şimdi sıra tüm bu güzel hediyelerin sahiplerini açıklamaya geldi! Random.org aracılığıyla tamamen rastgele belirlenen şanslı styleboomerlar şöyle:

1)NINE WEST ayakkabıların yeni sahibi SEVİLAY KİTAPÇI
2)BAHAR KORÇAN Bookletin sahibi EZGİ AKAN
3)VOGUE Türkiye 58 Numara'nın sahibi blogger arkadaşlarımdan ZET FASHION

Adres ve telefon bilgilerinizi styleboomblog@gmail.com adresine yolladığınız anda kargonuz yola çıkacaktır! Herkese çok ama çok teşekkür ediyorum, dün itibariyle tavsiyelerinizi de hayata geçirmeye başladım. STYLEBOOM'u izlemeye devam hanımlaaaar!

It was an amazing week for me, first of all I’ve celebrated very 1st year of my blog and cheered up with your mails and comments :) Then I had the chance of owning a very special debut edition of the first VOGUE Turkiye, and decided to give away one of those to my beloved readers. Now it is time to announce the winners of these wonderful gifts! As soon as you mail me your contact details your package will be on its way! Thanks a lot to everybody, since yesterday I begin considering all your recommendations. Just keep following STYLEBOOM dear ladies!

MILANO MODA HAFTASI | D&G - BLUGIRL

For English, please click here...

STYLEBOOM doğumgünü sebebiyle bu hafta boyunca bir çok sevgili okuyucu maili ve yorumlarıyla hem şımartılıp hem tavsiyelere boğuldu:)) ve bu yorumlara kulak verme zamanı da geldi. İlk olarak STYLEBOOM'un arka fonunun açılması ve bilingual olmasıyla işe başlıyoruz:)) Herkese teşekkürler!

D & G:



D&G koleksiyonu ultra lüks, süper şık bir kar/kayak keyfi sunsa da beni soba başında kestane közlenen zamanlara götürdü daha çok! En azından annemin ördüğü ren geyikli ve kar taneli kazakları giydiğim küçüklüğüme! Aynı nostaljiye karşı koyamayıp geçen kış MUDO'da gördüğüm bu desendeki süveterlerden de bir tane almıştım yılbaşına yakın!

Belde biten örgü kazaklar, yine örgü şort, tulum ve bodysuitler uçuşan şifon etekler, mini bohem elbiselerle süslenmiş, ince kemerler ve mukluk botlar da resmi tamamlamış. Son olarak siyah yelek, smokin ceket ve illaki siyah fularla inceden maskülen bir hava katılmış kar beyazı şifon romantik elbiselerle koleksiyon tamamlanmış.






BLUGIRL:



ANNA MOLINARI de sezonun kürk trendini yakalamış, kürksüz olmayacağına kannat getirmiş ve bu işi yün kullanarak temiz şekilde halletmiş! Yünden dev ve hacimli buklelerin kürkü andırdığı kabanlar, omuz ve boyunluklar, yelek ve hatta öantalar tasarlamış. Ana renkler beyaz, beyaz ve altın, siyah ve gri. Kahve ve sütlü kahve tonlarında flörtöz leopar desenler,
dantel ve payetler ön planda. Payetler birçeşit yağlı boya görüntüsü verecek şeklde kullanılmış.







[Kaynak/Source:wwd]